Bir adam vardı. Elinden bıçağı dilinden zehri eksik olmayan bir adam.
****
Kadın olmak. Bir adama eş olmak. Güngör'e ait olmak. Ölmek mi bu? Değil mi? Oysa ne kadar da benziyor ölüme. Çok benzemiyor mu katran karası gecelere? Benziyor.
Titrek bakışlarımla ona bakmaya devam ediyordum. Karısı olmak. Her şeyimle. Bu demek ölmek demek. Ömür'ün hiç olması demek bu.
"Ha-hayır!" Ağlayan sesimden çıkan sesimde çaresiz çıkmıştı. Karşımda ise acımasız bakışlarla bana bakan bir adam vardı. Fazla kararlı bakıyordu. Öldürebilecek kadar kararlı.
"Peki! Ne de olsa bu anlaşma da her türlü ben kazanıyorum. Karım olmazsan en büyük nefretimi öldürürüm. Ve hikayedeki tek kahraman ben olurum. "Zaten Savaş Güngör kaybetme ihtimali olan bir anlaşma yapmazdı. Çok akıllı ve güçlüydü. İğrenç ve zorba olabilecek kadar güçlü.
"O ölürse bir hikaye kalmaz. Çünkü Mert ölürse hikayenin kızı da ölür. Kız senin karın olursada ölür. Savaş! Bu kız her türlü ölür ya! İyisimi sen kendine başka bir hikaye bul." Gülümsedi. Bu sinsi bir gülümsemeydi. Kulağıma fısıldayarak
"Benim hikayem sensin. "Demişti. Ürperdim. Piskopat bakışları dolanıyordu gözlerimde. Gözlerimden yaşlar süzülmeye tekrar başlamıştı. Yapamıyordum. Güçlü kalmak istiyordum ama güçlü kalamıyordum. Çünkü güçlü değildim. Mert'e bağımlıydım. Ve Savaş'ın karısı olduğum anda ona ihanet edecekmiş gibi hissediyordum. Yani kendime ihanet edecektim. Aslında kendimi bir kenara atardım. Ama Mert! Onu atamıyordum işte. Onun bana söylediği yalanı ise aşkıma ihanet gibi göremiyordum bir türlü dilimde ona nefret doluydum. Ama gözlerinde hâlâ beni görebilmek kalbimi yumuşatıyordu.
"Ama sen benim kabusumsun Savaş. Sen benim peri masalımı kabusa çeviren bir kötüsün gözümde. Ve asla senin karın olmayacağım!" Cümlem biter bitmez
"Sen zaten benim karımsın!"diye kükremişti. Öyleyse niye benimle birlikte olmak istiyordu? Hani yetiyordu yanında olmam. Iste yalandı bu. Koca bir yalan. Tıpkı bana olan aşkı gibi.
"O zaman bırak da karın olarak kalayım. Bırak da ölü bir karın olmasın. "Sesime duyurmak istiyordum o taş yüreğe. Duysaydı ya beni! Bir kez duysaydı. Bir kezcik duysaydı!
"Süslü lafların anlaşma maddelerini yumuşatmaz boşa çabalama! Şimdi seçimini yap. Ya kadınım ol ya da zaten yaşamayan eski sevgiline veda et. Seçim senin!" Zaten yaşamayan ya da bir an bile içimde ölmeyen eski sevgilim. Ama hep şimdimin aşkı olacak sevgilim.
Sızım sızım sızlıyordu içim. İki türlü de ölecekti Mert. Eğer Savaş'ın kadını olursam içimdeki aşka ihanet edecektim. Eğer içimdeki aşka ihanet etmezsem de Mert ölecekti. Ruhlar ölüyordu. Ve katili Güngör'dü. Unutmam bunu!
En son kendimi Savaş ile uçurum kenarında bu kadar çaresiz hissetmiştim. Şimdi ise yaşadığım o çaresizliğin bin katını yaşıyordum.
Ve titreyen sesimle
"Ta-tamam." Çıkmıştı. Ben bitiktim. Ben çiziktim. Ölmesin diye o kadar ölüyordum ki. Lanet olsaydı ya içimdeki şu ızdırap. Ah! Ama içimdeki bu ızdırap zaten bir lanet. Lanetimsin Mert! Lanetim!
Önce şaşkın bir bakış atıp sonrasında ise gülümsemişti. Niye şaşırıyordu ki!? Onun ölmesine izin vermeyeceğim gayet açık bir şeydi.
Banyodan çıktığı anda elime gelen parfüm şişesini aynaya fırlatarak son sesimle haykırmıştım.
"Allah belanı versin Savaş!"
![](https://img.wattpad.com/cover/67206730-288-k964613.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Novela JuvenilKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...