Sevmek. Ah sevmek. Ne zor eylemdir sevmek. Hele severken kaybetmek. İşte o sevmekten de zor.
******
"Bu dediğin asla olmayacak Ömür!" Karşımda sinirden çıldıran bir Savaş vardı. Bana bu haliyle kendi için umut olmadığını kanıtlıyordu. İyileşemez bir adam olduğunu kanıtlıyordu.
"Buna hakkım var! Olmalı!" Bende iyi bir doktor olmadığımı en az onun kadar öfke nöbeti geçirerek kanıtlıyordum.
"Evli bir kadının eski sevgilisinin mezarına gitmek istemeye hakkı yoktur. Olamaz!" Anlamıyordu ona veda etmem gerekiyordu. Ben ona gerçek bir veda edememiştim. Ona veda etmeden devam edemiyordum işte.
"Veda etmem gerek anlasana!" Siniri bu cümlemle sönmeye başlamıştı. Bunu gözlerine düşen hüzünden anlamıştım.
"Veda etmen gerek." Kafasını sallayarak dediğimi tekrarlamıştı. Sonrasında ise keskin bir hareketle yüzüme bakarak
"Neden? "Demişti. Cevabım gecikmemişti.
"Devam edebilmek için!" Bakışları yere kaymıştı. Birkaç saniye sessizliğini korudu. Kafasını indirmeden
"Hayır! Onun için değil. Toprağıyla içindeki acıyı söndürmek için. Sana bana sığın diyorum ama sen yine ben yerine onu seçiyorsun. "Bunları söylerken gözünden bir damla yaş düşürmüştü.
Susmuştum. Haklıydı. Ben yine kendimi kandırıyordum. Gözleri yerden kalkarken beni kolumdan tutarak duvara fırlatmıştı. Gözlerim acıdan dolarken yüzüme öyle bir haykırmıştı ki gözlerim otamatik olarak kapanmıştı.
"İstediğin ne ızdırabını siktiğimi mezarından çıkarıp gebertmek mi!?" Ölü bir adama öfkeleniyor. Ölü bir adamdan nefret ediyordu. Ama sebebi bendim.
"Sakinleş biraz. "Birkaç adım gerilerken hiç yapmadığım bir şey yapmıştım. Yüzünü ellerimin arasına almış ve onu sakinleştirmeye çalışmıştım. Gözlerimin içine şaşkınca bakarken yüz hatları gevşemiş ardından tekrar gerilmişti.
"Temaslarını çıkarların uğruna kullanma!" Cümlesi beni kırmıştı. Ellerimi hemen çekerken kırgın bir tonla
"Sadece sakinleştirmek istemiştim. "Dedim.
"Niye öfkem korkutuyor mu seni? Komik olma Ömür. Benden korkmadığını ikimiz de biliyoruz. " işte bunda yanılıyordu. Birçok kez korkutmuştu beni.
"Asıl çoğu zaman aramızdaki bağı korkutarak koruduğunu biliyoruz Savaş. Kabul et ki bazı şeyleri yapmama sebebim hayatıma saldığın korku!" Gülümsedi. Klasik alaycı gülümsemesiydi bu.
"O korkulardan boğulan benim yalnız sen değil. "Cevap vermedim. Çünkü haklıydı. Savaş benden daha korkaktı.
Ama onun korkaklığı beni korkuttuğu gerçeğini değiştirmezdi.
"Aslında haklısın. O korkularda sen de boğuluyorsun. Ama senin isyan etmeye hakkın yok Savaş. Çünkü bu korkuları sen kendi rızanla kabul ettin. Ben ise iradem dışındaki şeyler yüzünden acı çekiyorum. " Bana kızgın bir ifadeyle bakmaya başladı. Gerçekler onu kızdırıyordu. Ama dilime dur diyemiyordum.
"Seninle daha fazla acı çekme diye evlendim ben. Sadece kendi aşkım yüzünden seninle evlenmişim gibi davranma!" Bunun bahane olduğuna emindim. Çünkü her seferinde sanki Mert'in yalanları olmasa bizim mutlu mesut olmamıza izin verecek gibi davranıyordu. Buna inanabileceğimi gerçekten düşünüyor muydu?
"Zorbalığına kılıf olarak Mert'in yalanlarını kullanma!" Bu sözümle resmen gözü dönmüştü. Şuan çok ürkütücüydü. Ardından ise bir hüzün yayılmıştı suratına.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Novela JuvenilKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...