9

12.4K 427 39
                                    

Unutmak ne demekti? Peki gerçekten unutmak diye bir şey var mıydı? Hayır. Yalnızca sineye çekmek vardı. Ve ben her defasında bunu yapıyordum. Çünkü başka bir şansım yoktu.

************************************

"Ha-hamile mi?" dili dolanan arkadaşım mutluluk gözyaşlarını çoktan akıtmaya başlamıştı. On yedi yaşından beri bekliyordu bu bebeği. Haklıydı ağlamakta. Bu bebek hepimize iyi gelecekti. Teyzeleri ona öyle iyi bakacaktı ki kimse onu üzemeyecek hırpalayamacaktı.

Olayın şokuyla ne diyeceğini şaşıran Bedir ise sonunda konuşabilmişti.

"Bebeğimiz. Bizim bebeğimiz mi olacak?"demişti. Gözleride doluydu. Aklıma bir an Mert gelmişti. Acaba onunla evli olsaydım... Hemen atmıştım kafamdan bu düşünceyi. Yoktu o olmayacaktı. Hem belki de şu an başka bir kadından olma bir çocuk baba diyordu ona. Ben aklına bile gelmiyordum belki de. Ama kalbim buna inanmıyordu. Kalpti bu zaten. Aptaldı kalp. Hayalperestti. İflah olmayan bir romantikti. Ne bekliyordum ki?

"Bizim değil. Benim. "Demişti Gül. Yetmedi ve devam etti.

"O benim bebeğim. Sen git kuma getireceğin kadından yap çocuk. "Bedir mutluluğunu bile yaşayamadan öfkeye teslim olmuştu. İçimden bir ses yanlış anlaşılan bir şeyler olduğunu söylüyordu.

"Yeter be. Benim sabrımı sınamayın. Ne kumasından bahsediyorsunuz siz? Bir an sinirle canını yakmak için söylediğim şeyi nerelere getirdiniz?" Gül eliyle gözlerini silerken sorgulayıcı bir tonla konuşmuştu.

"Ne yani ciddi değil miydin?"Bedir sabır dilercesine yukarıya bakmıştı. Kontrol etmeye çalıştığı sesiyle öyle güzel konuşmuştu ki işte aşk bu demiştim içimden .

"Tabiki değildim. Ulan sen benim önce kalbimin sonra tüm benliğimin sultanısın. Canımsın benim. O konağında Korkmaz soyadlı ilk ve son gelinisin. Ben sana bu kadar aşıkken senden başkasına karım diyebilir miyim? "Gül şimdi gerçekten mutluluk gözyaşları akıtıyordu. Bedir'e de hayli şaşırmıştım aslında. Bizden utanmadan çekinmeden bu sözleri sarfedebilmişti. Bu yörede erkekler bunu kolay kolay yapamazdı. Ama aşk denen şey insana her şeyi yaptırıyordu. Ya da biz öyle inanıp öyle yaşıyorduk aşkı.

Hastaneden çıkış yapmıştık. Gül kocasının arabasıyla dönerken Canan'ı da zar zor Ahmet ile yemeğe yollamıştım. Önce ne saçmalıyorsun nereden çıktı şimdi gibi konuşsa da sonunda ikna olmuştu. Aralarında ki sorunu çözmeleri için bu güzel bir fırsattı. İnşallah bu fırsatı Ahmet kullanabilirdi. Ve tabiki Canan bu fırsatı kullanmasına izin verirdi.

Ev yolculuğu başladığında aklıma gelen şeyle yüzüm gülümsemişti. Bizim eve çok yakındık yani annemlere uğrayabilirdim. Hatta aksam yemeğini orada yiyebilirdim. Ama Savaş? O izin verir miydi ki? Hiç sanmıyordum. Yine de şansımı denemek adına telefonu elime alıp Savaş'ı aramıştım.

"Alo Savaş." Çok gecikmeden odunsu bir cevap gelmişti.

"Ne var Ömür?" Eben var demek istesemde terbiyemi bozmadan devam ettim.

"Şey Gül-"dememe kalmadan

"Biliyorum amca oluyorum. "Sesi neşeli geliyordu. Bu haber onu da mutlu etmişti. Yani izin verme oranı yüksekti.

"Ya evet. Bende şey diyecektim-"

"Ne diyecektin? Çabuk şöyle işim gücüm var." Aradığımdan beri beni bölen kendisiydi. Ama tabiki onunla bunu tartışmayacaktım.

"Annemlere çok yakınız da bir uğr-" dememe kalmadan

"Hayır." sesi duyulmuştu. Neden ya neden? Ağlama isteğimi itip ısrar etmiştim.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin