Sevsem beni. Ölüme susar gibi kana kana içsem dudağından. Delice koşsam bakışlarına. Sonra sen yine çelme takıp ayağıma kalbimden parçalasan beni!
Savaş Güngör
******************
AYŞE'DENZamanın birinde kızın birine aşık bir çoban varmış. Ama çoban kıza bir türlü diyemiyormuş aşkını. Çünkü kız öylesine öfkeli öylesine kibirliymiş ki her seferinde çobanı tersleyip lafları boğazına diziyormuş. En sonunda çobanın canına tak etmiş. Kızı zorla dağa kaçırmış. Kız çobana tekmeler atıp kaçmaya çalışınca ayağını, elleriyle yüzüne vurduğu için ellerini en sonundada hiç durmadan zorba diye bağırdığı için de ağzını bağlamış. Kız en sonunda sakinleşip durulunca çoban başlamış aşkını anlatmaya. Anlatmış anlatmış... Biraz zaman geçince de kızın ağzını açıp cevabını sormuş. Kız da keşke kulağımı kapatmak için de bir şeyler yapsaydın demiş.
Aslında benim Yavuz'a aşkım çobanın aşkı gibiydi. Ben ne yaparsam yapayım o beni kendinden en uzağa itmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Ve bunu yaparken de hiç zorluk çekmiyordu. Ama bir karar almıştım. Benden sırf kardeşini abim öldürdüğü için nefret ediyorsa edebilirdi. Beni sevmiyor muydu? Sevmesin. Yok mu sayıyor? Saysın. Çünkü artık bende yok sayacaktım onu. Sevmeyecektim. En azından deneyecektim. Soran olursa da savaşarak yenildim diyecektim. Evet evet planım tam olarak buydu.
"Odayı beğenmişe benziyorsun karıcığım. Ama duvarlar yiyecek değil hatırlatırım." İğrenç mizah. Duvarlar yenmezmiş. Tabi kendisi her ay böyle otellerde takıldığı için alışkın olması normaldi. Ama ben evlendiğimden beri konaktan dışarı doğru dürüst çıkmıyordum.
"Aslında çok beğenmedim. "Kurduğum cümleyle yüz ifadesine değiştirmişti. Beğenilmeme ihtimali olmayan bir oteldeydik çünkü. Belki de bu yüzden itici gelmişti. İnsana başka bir yol bırakmadığı için. Zorbaca güzel olduğu için. Zorbaca güzel? Hımm bazen iç sesim çok karmaşık olabiliyor.
"Nasıl beğenmedin?" Demişti ciddi bir ifadeyle. Ben de
"Fazla kusursuz." Diyivermiştim. Her cümlemde ifadesi değişiyor bakışları farklılaşıyordu. Cevapları ise yüz ifadesiyle paralel oluyordu.
"Fazla kusursuz öyle mi? Bu durum insanları mutlu eder ama senin oteli sevmemene sebep oluyor. Fazlasıyla saçma!" Ve konuştu Yavuz. Saçma filan değildi bence. Asıl saçmalık insanların bu kadar görgüsüz güzelliklere hayran kalmasıydı.
"Gerçek değil. Tamam otellerimiz elbette evimiz gibi olmamalıdır ama hayattan küçük de olsa iz taşımalı. Diğer türlüsü aynı bu oda gibi yapmacık ve konforlu görünüp konforsuz olur. " Gülümsemişti. Alaylı bir şekilde.
"Burası İstanbul'un en iyi oteli. Ve sen bu otele konforsuz mu diyorsun. Ya da sadece otelin bize ait olduğunu bildiğin için karalama yapıyorsun." Onlara yani Güngörlere ait olduğu için mı? Hayır onlar kadar soğuk ve zorba olduğu için sevmemiştim burayı. Bunu ona soyleyecek miydim?
"Alakası yok. Zaten alt tarafı birkaç gün kalacağız o yüzden sorun yok öyle değil mı? " Hiç gerek yoktu icimdekileri söylemeye. Zaten ha beton ha Yavuz... Zaten bu kadar aşkı ancak bir betona hissetsen bu tepkileri verirdi. Taş kaplama kalbi ancak bu kadarına müsaade ederdi. Bende acıdığımla kalırdım. Bu benim kaderimdi. Lanetli kaderim.
CANAN'DAN
Kırık kalbim. Kuş yüreklim. Aşk kokulum... Elimde bir kağıt vardı. Hem de Ahmet'in cebinden düşen bir kağıt. Neydi bu ? Aldatıyor muydu beni ? Canan'ı aldatmak... Hayır ya bu kadar aklını yemiş olamazdı. Bu kadar acılı bir ölüm yolu da seçmiş olamazdı. Elim ayağım uyuşurken az önce yaptığı jestten dolayı gülen gözlerim eminim şu an bir katilin gözünü andırıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Novela JuvenilKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...