Sen hiç dünyanın en çaresiz adamı gibi hissetin mi? Bu hayatta sahip olduğun her şeyi gözünü bile kırpmadan uğruna feda edebileceğin bir insan bulup her saniye kaybettin mi? Yüreğim buz benim. Yüreğim kor benim. Yüreğim yüreksiz artık benim. Yüreksiz yüreklim sev artık!
Savaş Güngör
*****
Keşke yalansız olsaydı. Keşke seni sevdiğim kadar sevseydin beni. Keşke...
Odadan Ayşe sayesinde çıkarken arkamda bıraktığım yıkıma bakmamıştım. Çünkü bakarsam bırakamazdım. Dayanamazdım. Kalbimi parçalara ayıran bu adam hala zaafımdı benim. Sanki elini bir kez tutsam bir kez hissetsem nefesini ruhumu tekrar ona teslim edecek gibi hissediyordum. Ben Mert Koza bağımlısıydım. Hem de tüm yaşananlara rağmen hâlâ gözlerinde hayatı hissedecek kadar. Bana kızmayın insanlar. Bende istemezdim bu kadar çaresiz olmayı. Bu kadar... Bu kadar çıkışsız kalmayı. Ruhumu parçalara ayıran bu adamı sevmek istemezdim. Ama seviyorum.
Ayşe hızlıca kolumdan tutarak beni salona sürüklemişti. Savaş'ın bakışları beni bulduğunda anlayacak diye ödüm kopuyordu. Anlardı bu adam. Kesin anlardı. Kalbim ağzımda masadaki yerimi alırken Savaş'ın bakışları hâlâ uzerimdeydi. Kulağıma
"İçimden bir ses yanlış bir şey yaptığını söylüyor. Söyle bakalım Papatya içimdeki sese ne cevap vereyim?" Ah o iç ses. Hayatımın içine sıçan o iç ses. Keşke boşlukta nefesini kaybetsede bir daha konuşamasa.
"İç sesine tez zamanda gebermesini istediğimi söyle!" Savaş'ın bakışları daha da kötüleşirken kafamı başka tarafa çevirdim. Cem ile Merve eğlencenin dibine vuruyordu. Ne kadar tatli bir çiftti bunlar. Acaba bizde Mert ile evlen- Hayır hayır bunları düşünemezdim ben. Aklımda geçiremezdim. Acilen kendime gelmeliydim. Bu adamın daha fazla vucut ve ruh kimyamla oynamasına izin veremezdim. Ve ne yapmam gerektiğimi iyi biliyordum. Zaten bu şekilde devam edemezdim. Bu yüzden kararımı vermiştim. Git diyecektim. Eğer seni affetmemi istiyorsan git!.
Cem Savaş'ı kaldırmak için masaya gelirken Savaş önce küfrederek hayır demiş sonrasında Cem'in dırdırından kurtulmal için kalkmıştı. Şu lüks mekanda şuan erik dalı çalıyordu. Ee ne kadar elit olursan ol Türk dügünü bu. O oyun havaları çalacak arkadaş. O göbek atılacak!
Savaş ile Cem Ankara havasının dibine vururken Yavuz, Ahmet ve Bedir de onlara katılmıştı. Eğleniyorlardı. Keşke bizde kına da eğlenebilseydik. Canan
"Kızlar kalkın bizde oynayalım." Dediğinde Ayşe yok artık derken Gül ben bu yorgunlukla yerimden kalkmam demişti. Gözü bana çevrilirken ona göz devirmiştim. Ben oyun olmuş kalmıştım zaten. Birde manyak Savaş'ın saçma sapan kıroluklarıyla uğraştıracaktı beni. Valla iki göbek için hiç çekemezdim.
Canan bize kötü kötü bakarken Ahmet'in karşısına geçip oynamaya başlamıştı. Oh karı koca güzel döktürüyorlardı. Sonrasında Bedir de zorla Gül'ü kaldırmıştı. Bunlar Mardin'de böyle oluyorlardı demek. İstanbul da daha rahattılar. Bu da bir şeydi. Herkes kurtlarını dökerken bizde Ayşe ile gülümseyerek pisttekileri izliyorduk. Bir anda Mert nerde diye etrafa baktığımda Buket ile Cem'e ve Merve'ye veda ediyorlardı. Gidiyorlardı erkenden. Aman gitsinler. Bende Savaş'ın göz hapsinden kurtulsaydım.
Nerdeyse on beş dakika olurken bizimkilerin oturmaya niyeti yoktum. Ve ne yalan söyleyeyim bende oynamak istemiştim. Daha yarım saat önce ağlarken şimdi oynamak istiyordum. Kesinlikle kafayı yemiştim.
Biraz daha oynadıktan sonra bizimkiler oturmuştu. Herkes ter kan içinde kalmıştı. Savaş kravatını çıkarmış beyaz gömleğinin düğmelerinin birkaçını açmıştı. Su an gerçekten karizmatikti. Hele yorgunluktan aldığı nefeslerle kendini ortaya seren kasları... Ah yine saçmalıyordum. Ne oluyordu bana böyle. Kesinlikle tedaviye ihtiyacım olduğunu düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Teen FictionKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...