Bazen gitmek gerekir. Yok olmak. Olmamış olmak.
Bazen de çok sevmek. Onu kendinde yok edecek, bir yapacak kadar sevmek.
İki çılgınlığı da yapan biri olarak giderek sevmenin en zoru olduğuna yemin edebilirim.******
"Ne yani Savaş mı yapmış o bahçeyi?" Gül'ün sorusuna kafamı sallamıştı. Yüzünün ifadesi çok komikti.
"Yani Savaş'ın yaptığı şey şaşırtıcı. Ama asıl şaşırtıcı olan bunu anlatırken gözlerinde oluşan ışıltı. Etkilenmişsin. "Etkilenmek miydi yoksa dank etme miydi bilmiyordum. Ama karman çorman olduğumu farkındaydım. Ve bu farkındalık beni olduğumdan başka biri yapıyordu.
"Bilmiyorum ki Gül. Ne olduğunu tam olarak bende bilmiyorum. Bu hayattaki en değerlim dedigim adamı kaybettim. Evet. Yanımda değildi. Ellerimi tutmuyordu. Saçlarımı okşamıyordu. Ama aldığı nefes bile soluğuma soluk oluyordu. Var değildi. Ama yok da değildi. Ne yaşarsam yaşayayım bir yerlerde nefes aldığını bilmek yetiyordu ruhumun akciğerine. Şimdi. Şimdi soluksuz Gül. O öldü. Ama kalbi hâlâ içimde atıyor sanki. Ve ölü bir adamın kalbini kendi ruhumda attırmak canımı alev alev ediyor. Canım yanıyor Gül. Çok canım yanıyor . Bazen delirecek gibi hissediyorum. - gözümden bir damla yaş düşürerek- Dayanamamaktan korkuyorum. Ödüm kopuyor hatta. Ben onu özlüyorum. Onu yaşarken de özlüyordum. Hiç kavuşamayacağımı bile bile hemde. Ama şimdi. Şimdi o özlemin yanına keskin bir sızı da eklendi. "Gözlerimden yaşlar süzülürken silmiştim gözyaşlarımı ve titrek sesimle devam etmiştim.
"Savaş ise. O-o hep nefret dolu olduğum adamdı. Çünkü beni Mert'den ayırmıştı. Onunla kuracağım hayatı elimden almıştı. Yani birkaç aya kadar böyle düşünüyordum. " cümlemi Gül 'ün sorusu bölmüştü.
"Yani artık böyle düşünmüyor musun?" Acılı gözlerle bakmıştım suratına. Ben çok daha öte şeyler düşünüyordum.
"Hayatımdan çıkmak isteyen Mert'di Gül. Yüzleşme cesareti gösteremeyen oydu. Tabi bunun için ona kızmam gerek. Ama ona istesemde kızamam. O mızmız çocuğa karşı kalbim o kadar toleranslı ki! -gülümseyerek bir damla gözyaşı daha düşürmüştüm- Her zerrem onu affetmem için savaş verirken ona kızabilmek imkansız! Savaş'a gelirsek. Mert'i kaybetmek beni bu hayattaki bütün dertlere karşı terbiye etti sanırım Mert'in acısı Savaş'a olan nefretimi yendi Gül. Mert içimde tarifi mümkün olmayan bir şey olurken Savaş'a olan nefretimde o tarifsiz yerde eridi gitti. "Gül suratıma aşırı şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. Yüz ifadesi gerçekten çok komikti. Ellerimi çırparak
"Hey Savaş'a aşığım demiyorum! Sadece artık hayata daha tahammüllüyüm diyorum!" Demişti. Gülümsedi. Fazla imalı bir gülümsemeydi bu. Mikrofondan Umut'un ağlama sesi gelirken ayağa kalkmıştı. Ve bana değişik bir ifadeyle
"Unuttuğun bir şey var Ömür. Ya da görmezden geldiğin. Savaş'a olan nefretin Mert'e olan aşkın kadar güçlüydü. Ve şimdi o nefretin yok olduğunu söylüyorsun. Bence bu durum sadece acının verdiği olgunluktan kaynaklı olamaz!" Demiş ve gitmişti. Pimi çekilmiş bombayı kucağıma bırakmış ve gitmişti. Ama bu haksızlıktı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Teen FictionKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...