3

19.3K 573 96
                                    

*********

Kalbim bir kuşun kanadında ölüme uçuyor şimdi.

**********

"Ömür bu dediğimi sakın unutma! Eğer benim olan şeyleri başkalarına sunarsan ölüm şarabını elimden içersin!"

Onun olan şeyler. Neydi onun olan şeyler? Bedenim mi? Olabilirdi aslında. Şu an bedenime sahip olup beni yaşayan bir ölü yapabilirdi. Başka? Başka ne onun olabilirdi? Kalbim mi? Hayır o olamazdı. Ya da hayır o da olabilirdi. Ama asla onun olamayacak bir şey vardı. Ben vardım. Ben. Ömür asla onun olmayacaktı. Çünkü ben sadece bana aittim.

"Sana ait olan şeyler. -alaycı bir ses tonuyla- Anla artık Savaş Güngör ortada sana ait olanda sana ait olacakta bir şey yok. Yok!" Ellerimi birbirine vurarak hiçliğini yüzüne vurmuştum. Daha doğrusu bendeki hiçliğiyle onu vurmak istemiştim. Dağıtmak hırpalamak canını yakmak istemiştim. Aynı benim canımın yandığı gibi onun da canının yanmasını istemiştim. Acımasızlık değildi bu. Nefsi müdafaydı. Kendimi onun aşkından koruyordum. O takıntılı,hastalıklı aşkından.

"Sen zaten benimsin Ömür. Ve hep benim kalacaksın. "Yüzümü alaycı ama kızgın bir ifadeye bürüdüm. Her istediğini elde edebileceğini sanıyordu. Ama beni kazanamamıştı. Kazanamayacaktı da.

Gözlerine doğru koşturduğum bakışlar ona güzel cevaplar veriyordu. Bakışlarındaki çaresizlikten bunu anlayabiliyordum.

"Sen aşık değilsin Savaş sadece takıntılı bir manyaksın. Tedavi olman gerekiyor." Yine dökmüştüm içimdekileri. Yılmadan bıkmadan usanmadan söylüyordum. Hep de söyleyecektim. Taki vazgeçene beni azat edene kadar.

"Simsiyah ve upuzun saçlar. Maviyi anımsatan buğulu gözler. Kırmızı dolgun dudaklar.Gülümsediğinde çıkan gamzeler. Ürkek kırılgan bir kalp. Söylesene nasıl müptelan olmayayım?" Bana tutkun olduğunu söyleyip canımı yakmaktan kaçınmıyordu. Peki ben ? Ben nasıl müptelası olayım? Nasıl onu Seveyim? Kalbimi ona nasıl emanet edeyim?

"Saçlarımı omuzlarıma indirdim. Bakışlarımı kararttım. Gülümsemelerimi sildim. Taşa çevirdim kalbimi. Vazgeç diye yaptım her şeyi. Söylesene senden bu kadar uzakken nasıl geleyim sana?" Gidemezdim işte ona gidemezdim. O kadar uzaktımki kaybolurdum o yolda. Haritası bile olmayan o ülkede ben yaşayamazdım. Gurbetlik çekerdim. Yabancı , azınlık olurdum. Ben Savaş Güngör'ün ülkesinde nefes alamazdım.

"Sen benim gözümde hala uzun saçlı buğulu gözlü gamzeli ürkek kızsın. - yere bakan suratımı eliyle yüzüne sabitledi- Ve sen bu kadar bendeyken uzak olamam sana." Gözümden süzülen bir damla yaş belki de her şeyi anlatmıştı ona. Ama anlamayı reddediyor beni kendine çağırmaktan bir türlü vazgeçmiyordu.

Elini hızlıca çektim suratımdan. Biraz daha ıslak kıyafetlerle beklersem zatüre olacaktım. Kıyafetleri dolaptan hızlıca aldım. Tam banyoya girecekken

"Çıkıyorum ben banyoda giyinmene gerek yok." dedi ve kapıyı çarparak dışarı çıktı. O kadar yorulmuştum ki bazen dayanamayacağımı düşünüyordum. Gün geçtikçe artan bu şeyin beni sona çekmesi ve bununla savaşmak zorunda olmaktan çok yorulmuştum.

Ağlaya ağlaya çıkarmıştım üstümü. Saçlarımı kurutmam gerekiyordu. Ama üşengeçlik yapıp yatağa kıvrılıverdim. Ve ağırlaşan göz kapaklarımı uykunun kollarına bıraktım.

Büyük bir başağrısıyla uyanmıştım. Üşengeçliğimin cezasını ağır ödeyecektim galiba. Yavaşça kalktım yataktan. Acilen bir ağrı kesici bulmam gerekiyordu. Yoksa ağrıdan yığılıp kalacaktım.

Dikkatli adımlarla merdivenlerden indim. Konakta akşam yemeği için hazırlıklar başlamıştı. Kızlardan biriyle göz göze geldim. Hafif telaşlı bir ses tonuyla

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin