34

7.9K 244 78
                                    

Hayatım hep iki şey arasında geçmişti benim. Birincisi etrafımdakilere sunduğum tiyatro sahnesi diğeri ise sadece Mert'in görebildiği hayal dünyam. Mert bazen o hayal dünyamın kendisi olurken ellerine kan bulaştırarak bütün sahneyi yıkmıştı. Hayal sahnemi de tiyatro sahnemi de. Şimdi bir kurtuluş bulsam bile Mert'e gidemezdim. Mert benim dönülecek limanım olamazdı artık. Kan kokan bir liman istemiyordum çünkü. Zira benim kan kokan bir limanım vardı. Savaş! Onun limanı eğer artık Mert'in limanına benzediyse ne diye gidecektim ona! Ne diye bedeller ödeyeceğim o zorlu yolu seçecektim? Aptal mıydım ben? Evet! Aptaldım!

Gözlerim yavaşça aralandığında kendimi depo gibi bir yerde bulmuştum. Sandalyeye bağlı bir şekilde. Sanırım baya baya kaçırılmıştım. Gözlerimle etrafımı süzerken yan tarafımda da eli ayağı bağlı bir adam görmüş ve çığlık atmıştım. Dikkatli incelediğimde ise bunun Mert olduğunu görmüştüm! Beni kaçıran Mert'i de kaçırmıştı. Bunu kim neden yapardı?

"Merttt!" Son sesimle bağırmıştım. Ama Mert ölü gibi yatıyordu. Yoksa! Öldürmüş olamazdı değil mi?! Nefesim hızlanırken bağlandığım sandalyede çırpınmaya başlamıştım. En sonunda yere çakıldığımda kafamı yere çarpmıştım. Mert'in ölü gibi durması hâlâ bağırmama sebep oluyordu.

"Allah belanızı versin! Ne yaptınız ona!!" Sesim yankılanıyordu. Ama kimse gelmiyordu. Delirecektim. Kim niye kaçırırdı bizi!?

En sonunda deponun kapısı sesli bir şekilde açılmış ve alkış tutarak bir adam içeri girmişti. Beni düştüğüm yerden kaldırırken bana dokunmaması için çırpınmıştım.

Kollarımı sıkarak beni sabitlemiş ve gözlerimin içine bakmıştı.

"Başım büyük belada öyle değil mi? Hadi söyle! Başın büyük belada zira ben Savaş Güngör'ün karısıyım. Seni bulunca öldürecek. Söyle hadi!" Dalga geçe geçe söylediği şeyle bende gülümsedim. Beni o korkak kızlardan sanıyordu. Aslında korkuyordum. Hem de çok.  Söyledikleri de doğruydu. Savaş ona acılı bir ölüm hazırlardı. Ama başının belada olmasının tek sebebi Savaş'ın karısı olmam değildi.  Tek sebep bu değildi.

Gülümseyerek

"Evet başın belada. Ama sadece Güngör olduğum için değil! -bakışlarımı Mert'e çevirerek- sevdiklerime zarar verildiğinde bende çok tehlikeli olabilirim!" Demiştim. Ama şuan korkudan çişim gelmişti. Buna da Savaş etkisi diyordum. Deli gibi korkup baş kaldırmayı o öğretmişti bana.

"Vay vay! Cesur olduğunu duymuştum ama Savaş ile evli olup Mert'e sevdiğim diyebilecek kadar olduğunu yeni öğreniyorum!" Maşallah herkes hayatım ve zaaflarım hakkında bilgi sahibiydi.

"Kimsin sen? Hem Mert hem de benimle ne derdin olabilir ki!? Söylesene!" Bizim yaşlarımızda bir adamdı. Ama fazla tehlikeli bakıyordu. Aşırı tehlikeli.

"Ben kötü adamım. Sizde esirimsiniz. Fazlasını bilmene ne gerek var?" Bu adam da çok daha fazlası vardı. Bundan emindim. Gözlerinden anlayabiliyordum bunu. Büyük bir ateş vardı bakışlarında.

"Hayatımda yeterince beni esir eden kötü adam var! Sen eksik kal lütfen  "Sitemkâr sesime gülümsedi. Ama ben ona kötü bakışlar atıyordum. Zira şaka yapmıyordum. Ikinci bir kötü adamla daha ugraşamazdım.

"Yazık Savaş'a! Bu kadar severken karşılık görememek acı olsa gerek! Ah! Ama ben o acıyı zaten biliyorum." Bu adam iyice merak uyandırıcı bir hâl alıyordu. Bakış alanıma tekrar Mert girerken

"Ona ne yaptın!? Neden hâlâ uyanmadı?" Diye sormuştum. Mert'e yaklaşıp birkaç tokat attığında kafamı çevirmiştim. Manyak herif!

"Onu bulduğumda alkolu fazla kaçırmıştı. Sızmış olmalı. Uyanır birazdan. "Demiş sonra gömleğinin kollarını katlamıştı. Böyle bir katili anımsatıyordu ve Hâlâ bir cevap vermemişti.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin