1 YIL ÖNCE
Sevdim. Sevmek ne demekti? Sevgi neydi? Sevilmek nasıl bir histi. Ben bilmedim bunları çocuktum. Annemden gelecek bir tebessüme dünyaları yakardım. Abimin edeceği bir hoş sese tüm oyuncaklarımı tüm sesseklerimi feda ederdim. İşte böyle büyüdüm ben. Boğularak. Sevgisizlikten boğularak. İçime bu çığlıkları hapsederek. Gıkım çıkmadı benim. Sustum. Bir gün anlarlar dedim. Görürler beni de. O güzel el,o ulaşılması imkansız olan el benimde saçımı okşar dedim okşamadı. Hiç görmedi o koca gözler. Mahalledeki yetime öksüze dokunan eller, gören gözler beni yetik öksüz bıraktı. İşte ben böyle babasız işte ben böyle annesiz kaldım. Sokak köpekleri bile daha çok severken beni annem sevmedi. Çünkü ben... Kötü bir çocuk muydum? Çirkin miydim? Akılsız mıydım ? Kötüydüm. Çirkindim. Akılsızdım. Hep böyle hissettim. Hep buna inandım. Inandırıldım. Başka neden? Neden ya? Niye? Başka niye olurduki? Bir gün öğrenmiştim bunun sebebini. Ve Mert'e bile anlatamadığım bu sır kutumu, gönül yaramı artık kocam olduğunu kabul ettiğim Savaş'a hediye edecektim. Mert'e verip de ona vermediğim milyonlarım vardı ama Savaş'a güzel olup verdiğim Mert'e vermediğim hiçbir şey olmamıştı. Bu ilk olacaktı.
"Savaş!" Kucağında uzanmıştım. Başım bacaklarındaydı, saçlarımla oynuyordu. Yeni yeni uzattığım saçlarımla. Adını ağzımda duymasıyla gözlerime tebessümle bakmıştı.
"Hani bana şey demiştin ya. Ben babamın katiliyim. Elim babamın kanıyla yıkanmışken nasıl güzel seveceğim?" Vücudu gerilmişti. Yutkundu. Üst üste yutkundu. Benden sonra en büyük yarası buydu. Hatta belkide benden bile daha büyük yarası buydu.
"Evet."acıyla söylediği şeyle bende yutkunmuştum. Yüzündeki acıya inanamamıştım. Onun acılarını hep görmüştüm. Ama artık hem görüyor hem hissediyorum.
"Savaş sence ben güzel mi sevdim?" Ikinci sorumla daha da gerilmişti. Değişen çok sey vardı. Ama değişmeyen şey de çoktu. Örneğin hâlâ Mert mayınlı yasak bölgeydi.
"Papatya bir şeyleri yanlış anlıyorsun. Hikâyemizde değişen sensin. Eski zalim taş kalpli dikenli Papatya'yı dikensiz yapan sensin. Ben değişmedim. Sen beni daha yeni aldın kalbine ama ben yıllardır seviyorum seni. Yani ben aynıyım. Hâlâ eskini ağzına aldırmayacağım. Benle o anlayışlı konuşmayı yapamazsın!" Yanlış anlamıştı ama ona kızamazdım. Bunun için birçok sebebi vardı.
"Sana eskiyi anlatmayacağım. Tezini çürüteceğim Koca Yürek. O yüzden soruma cevap ver!" Emir cümlemle sinirli bir gülümseme yayıldı suratına bu şey demekti aferin şımarık kız çıktın tepeme gülümsemesiydi.
"Beni çürütmen için eline bile isteye niye koz vereyim ki?" Bende gülümsedim. Kafamı kucağından hafif kaldırarak dudağına küçük bir buse bırakarak fısıldadım.
"Çünkü beni seviyorsun." Bu tehlikeli davranışım sonucu tek eliyle yanağımı kavramıştı. Tutkusu orantısız güç kullanmasına sebep oluyordu. Kısaca hayvandı!
"Bu kadar değil. Bu kadar olmadığını biliyorsun?!" Tek kaşını kaldırarak sorduğu soruya şuh bir tebessümle karşılık vermiştim. Tabiki biliyordum. Çok daha fazlası olduğunu biliyordum. Elini enseme destek vererek derin bir öpüşmenin fitilini ateşlemesiyle kendimi durdurmaya çalışmıştım. Ona sunacağım o derin sırrı unutmuştum çoktan. Sanırım şuan bu sırdan daha başka bir şey istiyordum..
******
Savaş ile geçirdiğim birkaç saatten sonra avluya inmiştim. Bugün Canan'ın ailesine gidecektik. O yüzden hazırlık yapılıyordu. Dünür ziyareti kolay değildi tabi. Canan gülen yüzüme ve hafif ıslak saçlarıma bakarak
"Bu gülümseme ile duş ailem için mi yoksa?" Demişti. Bu kızın gözünden hiçbir şey kaçmıyordu.
Gül duyduğu şeyle benim yerime güzel bir cevap vermişti Canan'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Teen FictionKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...