Sevmeyin kardeşler. Sevmeyin. Kalbinizin bahçelerini sakın ola onun için harap etmeyin. Ulan sevmek iyi bir bok değil. Yeminle değil. Size bunu nasıl bu kadar emin olarak söylüyorum biliyor musunuz?Çünkü sevmek denen şeyi ben yaptım. Yıllar önce bu haltı yemiş biri olarak söylüyorum bunu. Ben bu kızı bir gördüm. Sonra Allah dedim!Tamamdır dedim. Bu kız benim karım olacak insan. Öyle oldu mu?Oldu. Ama sonradan farkettim keşke o an "tamam bu kız beni en az benim onu sevdiğim kadar beni sevecek insan" deseydim. Belki o zaman benden nefret eden bir yıkımla değil de beni seven bir çiçek bahçesiyle evli olurdum. Ahh Ömür Güngör!Ahh benim sızım sızım sızlayan gökyüzüm... Neden sevmedin beni?Ben toz zerresi sevgiye bile tapacakken sen sonu olmayan nefretinle her gün beni öldürdün. Ulan kadın!Ulan kadın! Yeminle şirk sebebisin....
*******
Güneşli günler yakındır benim güzel sevgilim... Her acı çektiğinde beni düşün sevgilim. Düşün ve güçlen. Benim için ayakta kalman gerektiğini hatırla ve gülümse. Her şeye herkese inat gülümse!
Sadece bir yıl önce söylemişti bunları bana. Mert Koza sadece bir yıl önce bu lafları etmişti. Ve ben o gün kanayan yüreğime Mert için dayanacaksın demiştim. Savaş Güngör'den kurtulup aşka kavuşacaksın demiştim. Allahım ne kadar da salakmışım. Ne kadar da ahmak! Ben kendimi Leyla sanarken ortada ne bir Mecnun varmış ne de aşk. Ama neydi hikaye... Mecnun tanımamıştı Leyla'yı de mi? Benim Leylam içimde demişti. O zaman benim Mecnunum da içimde. En derinimde hem de. Beni paramparça edecek kadar içerde. Karanlığımda. Benim aşkım her yerde. Bazen gözyaşımda bazen kahkahamda bazen hatta çoğu zaman Savaşla aramda sıklıkla rüyamda nerdeyse her an hayallerimde. Aşkım her yerimde her şeyimde benim. Peki bu kadar büyük bir şeyi sadece saçma sapan bir yalan bir anda bitirebilir mi? Kalbimde ona karşı olan her şeyi kazıyabilir mi içimden? Daha da önemlisi bunu ister miyim? Bilmiyorum dostlar bilmiyorum. İnanın bilmiyorum.
Annemlerden dönmüştük ve ben annemin söylediklerini hazmetmeye çalışarak valiz hazırlıyordum. Abim ve Mert'ın kardeşi. Mert'in Savaş'tan intikam almak için benimle oynaması. Hepsi büyük bir bağlantı içindeydi. Bunu farkındaydım. Hem de fazlasıyla. Hepsini de çözecektim bu meselenin. Neden bir oyunun kurbanı olduğumu,Mert'in kardeşine ne olduğunu,abim ile Savaş'ın neden eskisi gibi olmadığını hepsini öğrenecektim. Ama hepsinin zamanı vardı. Önce şu İstanbul macerasını atlatmam gerekiyordu. Ah Gül ah! Bunlar hep senin başının altından çıkıyordu. Savaş ile aynı evde yaşamak yetmezmiş gibi bir de dışarıda da onunla zaman geçirecektim. Varlığına bile tahammül edemediğim adamla düğüne gidiyordum ya.
Son eşyalarıda valize yerleştirirken elimdeki parfüm şişesini yere düşürmüştüm. Şişe tuzla buz olurken anlık bir çığlık atmıştım. Savaş'ın parfümüydü bu. Laf eder mi diye düşündüğümde en azından dibini kurtarmak için yere eğilmiştim. Bir anlık dikkatsizliğimle de elimi kesince çıldıracak gibi olmuştum. Bu kadar sakar olamazdım. Can havliyle elime gelen bir bez parçasını alıp bastırmıştım. Tam o anda içeriye Savaş girmişti. Beni görür görmez büyük bir endişeyle yanıma koşmuştu. Gören ölüyorum sanırdı.
"Ömür ne oldu?" diye sorduğunda koluma yapışan elini çekerek
"Yok bir şey. Ufak bir kesik sadece." demiştim. Soğuk ve mesafeli bir tavırla. Bunu hissetmesine rağmen umursamadan mesafesini yakınlaştırmıştı. Elime sardığım bezi çekerek elime baktığında yüzüne acılı bir ifadeye bürümüştü. Canım acıdığı için canı acıyordu. Bu ne kadar hastalıklı bir durum olsa da... Sanırım etkileyiciydi. Ama bu güzel olan şey çok kısa sürmüş. Savaş yerdeki parfüm şişesini görüp yine o manyak halini almıştı.
"Aptal şey. S**tiğimin parfümü yüzünden mi kestin elini!" diyerek kükremişti. Ses tellerinin kopmaması mucize gibiydi. Bağırması ondan hızlıca uzaklaşmama sebep olurken bezi tekrar elime bastırdım. Bu onu daha da sinirlendirmişti. Aynanın önündekileri yere fırlatarak bağırdığında gözümdeki yaşlara engel olamamıştım. Beni korkutuyordu. Ve sanırım ondan korkmam onu delirtiyordu. Bunu

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM
Подростковая литератураKırılmış hisler sürüsüyüz biz. Kırıldıkça kırılan kanatlaramızla savaşmaya çalışan hissizler sürüsü. Biz. Kim miyiz biz? Bir adet kadın çığlığıyız, durmadan yılmadan savaşan bir adet ordu silahıyız, ölüme kahkahalarla koşan bir adet deliyiz. Adımız...