►Kelime Sayısı: 1907
►Anlatan Karakter: Leoris
► Irkı: İnsan
Kılıcı çıkardı ve sallayarak kanı yere sıçrattı, kılıcını temizledi. Arkasını dönüp yanıma geri gelirken Trol, orada can vermişti bile. Artık emindim, bu binayı halledecektik. Kuura, bize güvenebilirdi!
Rihe: Hadi, gidelim...
Garip binanın içinde, mutfaktaki Trol ölüsüne bir kere daha baktım. Sanki bir kraliyet sarayında mücadele ediyor gibi hissediyordum. Girmediğimiz sağ taraftaki kapıya yöneldik. Rihe, meçini tekrardan kınına soktu ve iğnelerini atılmaya hazırladı. Hafifçe kapıyı açtı.
İçeride üç iskelet vardı. İçerisi bir çeşit oturma odası gibiydi; kırmızı ikişer kanepe, ortada bir masa ve duvarda birkaç eski resim. Onun dışında büyük bir avize ve üç iskelet. Bunlardan ibaretti. Biri masanın önünde, bize yakın tarafta duruyordu. Biri onun sağında diğeri ise sağdakinin biraz gerisinde bizden uzak bir kısımda duruyordu. Hançerimi çıkardım ve sessiz adımlarla içeriye girdim.
Rihe'ye baktım. Bana gözüyle sağdaki iskeleti işaret etti. Hızlıca atıldım ve hançerimi sağdaki iskeletin kafasına bir anda sapladım. Bize en yakın tarafta olan iskelet bunu görmesi ile bana döndü ve kılıcını savurdu. Ancak kılıç bana değmeden Rihe'nin iğnesi iskeletin göğüs kafesinden içeri girerek kafasını adeta patlattı. Bunun üzerine en uzaktaki iskelet hızlıca bana atıldı ama sakin bir refleksle hançerimi yüzüne saplayarak onu öldürdüm.
Oda temizdi. Duvarlara hızlıca bakındım. Bir kapı vardı. Rihe sakince yanıma geldi ve iğnelerini tekrardan tazeleyip hazırladı. Kapıyı tuttu ve yavaşça araladı. Binanın saray tarzı gibi merdiven odası da öyleydi. Kırmızı bir merdiven dönerek kıvrıla kıvrıla halkalar çiziyor ve üst kata çıkıyordu. Onun dışında duvarlarda hiçbir şey yoktu.
Sessiz adımlarla merdivenlerden yukarıya, ikinci kata çıktık. Ki, ikinci kat bizi pek hoş karşılamadı. Önümüzde uzunca bir koridor vardı. Ve büyük ihtimalle yatay olarak binanın bir ucundan diğer ucuna kadar gidiyordu.
Koridor bomboştu ve kırmızı bir halı sadece ilerliyordu. Duvarların iki taraflarında da portreler bulunuyordu. Etraf oldukça şüpheli gözüküyordu. Rihe üçer iğnesini dikey olarak yan yana dizdi ve hızlıca mayın araması yapmaya başladı.
Rihe: Bir gariplik var. Fazla boş.
İğneler koridorda ilerlerken başımla onayladım. Bir mayın çıkmayacağından neredeyse emindik ki bir anda bir ışık huzmesi ve şiddetli bir patlama ile dizlerimin üzerine düştüm. Kapalı alanda gerçekleşen bu patlama hem gözlerimin ikişer görmesine hem de kulaklarımın feci çınlamasına sebep olmuştu. Rihe'ye baktığımda o da duvara tutunmuştu. Kapalı alandaki bu patlama hiç hoş değildi ki bir anda dev koridorun hızlıca çökmesiyle geriye kaçındık. Bu patlama büyük ihtimalle dışarıdan da görülmüştü.
Duvarlar birbirlerine doğru yana yatarak önce bir çadır gibi oldu ardından da yıkıldı. Portreler bükülerek parçalandı ve ortalık bir anda koridorun birinci kata şiddetlice düşmesi ile toza ve dumana bulandı.
Çınlama geçtiğinde ve toz dağıldığında, koridorun bulunduğumuz ucu ile diğer ucu arasında zıplamak ile aşılması imkansız bir mesafe vardı. Rihe, hafifçe gülümsedi. Gözlerini kapadı ve mavi büyü gücü etrafında dönerek iğnelerini yeniledi. İki elini birleştirdi ve daha da fazla iğne yaratmaya başladı.
Rihe: Rüyalar Tanrıçası Xylare! Bana bahşedilen dokuz mühürden birini kullanmak istiyorum! Bununla birine zarar vermem durumunda kalbimi sıkacak olan Ecel Zincirlerinin bedenime girmesine kendi irademle izin veriyorum! Bana gücümü bahşet!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| Kule φ Yedi Dünya ||
FantasyUratha İkinci adıyla, cennet. Her yıl on iki özel savaşçı, Kule'ye girmek amacıyla seçilir. Büyücüler, okçular, savaşçılar. Elfler, orklar, insanlar. Herhangi bir farklılık gözetmeksizin, Yedi Dünya Kulesine, zirveye tırmanmak için seçilirler. Dev b...