[D1] φ 41 φ

432 41 3
                                    

Kelime Sayısı: 3615
Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan
Gelişim Eldiveni Seviyesi: 6

Çalılar ardı ardına attığım hızlı adımlarla bir kere daha o çok duymaya alıştığım hışırtılarını çıkardı. Vorungath ile ayrılalı beş dakika kadar oluyor, yola çıktığımız ise elli dakika civarı bir süreye geliyordu. Vorungath, arkadan ormanlara doğru yol almıştı. Ufukta, toplam olarak doksan altı kişilik Yeşil Meşe'yi göreli on dakika kadar oluyordu. Vorungath, planı yapmış, tamamlamış ve bana sunmuştu. Plan, başlamıştı.

"Arkadan yaklaşıyorsun ve durmadan onlara rahatsızlık vermeye başlıyorsun. İlerleyecekleri patikayı biliyoruz. Ormanın ilerisine, patikanın çeşitli yerlerine tuzaklar kuracağım ve oralara pusular kuracağız. Tuzağa düştüklerinde veya tuzak bir şekilde aktif olduğunda birkaç kişi daha eksiltip kaçacağız. Ardından bunu tekrarlayacağız. Aynı şekilde o yoldan sapıp başka bir alternatif yoldan gitme ihtimallerine karşın oralara da tuzaklar dizeceğim. Bunlar için bana zaman kazandırman gerekiyor, ve onların durması için onlara ciddi bir sorun gibi gözükmen gerekiyor. Ben ayrılıyorum, onları yavaşlatabildiğin kadar yavaşlat."

Planı kafamda birkez daha tekrarlamıştım. Herkesin Fosten'e varması için biraz zaman kazandırmamız gerekiyordu o kadar. Ağaçların içinden çıkıp tekrardan ağaçların içine dalacakları geniş ve düz bir ovada ayrılmışlardı. Biraz adam eksiltmek için ne kadarda güzel bir nokta.

tak! tak! tak tak tak! tak! tak! tak tak tak!

Ritmik ve rahatsız edici tempoyla ilerlerlerken, ağaçların aralarına, arkalarına ve etraflarına birçok Gölge Aldatmacası ile silüetler yarattım. Ağaçların arasında sadece ben vardım, ama gölgeden yapılmış silüetler oradaki kişi sayısını en az yirmi kadar gösteriyordu. Başlamaya hazırdık. İki fırlatma bıçağını aldım. Amacım onları yavaşlatmaktı ve bu aptal işi yaparken öldürebildiğim kadarını öldürmek. Mesafe bir fırlatma bıçağı isabetinden emin olmam için uzaktı. Aramızda en az uzun uzun yüz adım vardı. Fırlatma bıçaklarından ikisini fırlattım. Bir tanesi doğrudan en arkadaki okçulardan birinin ensesine saplanırken, orta ve yüzük parmağımın arasında kalan pek hız bulamamış ve yarı yolda hızını kaybederek toprağa saplanmıştı.

Hızlıca ilerledim ve gölge silüetlerden birinin arkasına geçip bir fırlatma bıçağı daha fırlattım. Ardından dönüp bir başka silüetin arkasına geçtim. Olacakları gözlemleyemeyecek durumdaydım ve attıklarımın, yaptıklarımın hedefini bulup bulmadığını, onları durdurup durdurmadığını, dikkatini çekip çekmediğini ve görevimi başarıyla yapıp yapmadığımı gözlemleyemeyecek durumdaydım. Bir alev topu yarattım ve doğrudan oraya fırlattım. Bu lanet top, büyü gücü bitene kadar hızını ve doğrultusunu kaybetmezdi. Bu da bir bakıma benim için kesin bir isabet şansıydı. Alev topu hızlıca ilerlerken tekrardan görüntülerden birinin arkasına gizlenip doğrudan bakışlarımı oraya diktim. Arka okçulardan üçü yığılmıştı. Bu tüm bakmadan attıklarımın hedefini bulduğu anlamına geliyordu.

Bir anda iki okçu arkaya döndüler ve bakmaya başladılar. Ardından duyamayacağım birkaç ses oldu ve hızlıca yürüyüş önden itibaren durdu. Bu, istediğim şeydi. Onları ne kadar yavaşlatırsam o kadar iyiydi. Kalabalığın içinden biri gitti ve okçunun sırtındaki fırlatma bıçağını çekti çıkardı. Ardından yavaşça baktı ve bir anda doğrudan gölge silüetlerden birine fırlattı. Açıkçası bir insanın o kadar aptalca bir şekilde onu yemesi imkansızdı ama gölge silüeti koruyamazdım. Yiyen gölge silüet yavaşça dağıldı. Bunun avantajı, fırlatma bıçağımı geri almış olmamdı. Ekip durdu, üç kişi öne fırlayıp kalkanlarını çektiler. Ardından okçular yaylarını gerip bana doğru odaklandı. İleriye bir adım atıp ardından geri çıktım. Tam o anda tüm oklar bırakıldı. Okların hedefi doğrudan bendim ve oklar sırtımı vermiş olduğum ağacın gövdesine saplanıp kaldı. Bir kere daha yayların çekilme anını gördüm. Bu sefer yayların çekilme sebebi ben değildim. Yaylar anında fırladı ve her biri bir gölge silüete vurdu. Gölge silüetler yavaşça yok olduklarında, ilk ölenin gölge silüet olduğunu ve ona bıçağı fırlatanın Jezzhal olduğunu anlamalıydım ama o an anlamadım.

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin