[D3] φ 63 φ

510 37 9
                                    

Kelime Sayısı: 2760
Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan
Gelişim Eldiveni Seviyesi: 12

Kaybedecek pek fazla zamanımız olmadığından emindim. Yinede yaşanmış olan şeyler beni çok fazla hırpalamıştı. Bu hırpalanmanın sebebi karşımızdaki adamın gücünü kendim hissettiğimden değil, Vorungath'ın hissettiğinde verdiği tepkiden dolayıydı. Eğer Vorungath'ı bu denli strese sokabilecek güce sahipse, yapabileceğimiz hiçbir şey yok muydu? Defalarca kez, gücümüzün bu kata yettiğini, o garip odada ölüp gideceğimizi düşünmüştüm ama aksine adam bizimle konuşmuş, yardımcı olmuş -en azından öldürmeyerek- ve yok olup gitmişti. Şimdi elimizde bir hayli önem teşkil edebilecek bir bilgi vardı. Kendisine Z dememizi isteyen adam, yani Alkazura'nın lideri, bize neden tüm Azhazil'i ele geçirmek istediklerini söylemişti. O yok ettiğimiz gölgeler, zamanında birer bedene sahipti. Alkazura, insanları, elfleri ve orkları öldürüp, gölgeye çeviriyorlar ve böylelikle bir ordu kurmaya çalışıyorlardı. Bu yüzden tüm Azhazil'i ele geçirmek istiyorlardı. Bunu yapma sebepleri ise, Sonsuzluk Çölünü geçmekti. Peki ya nasıl? Eğer ismi gibi bir şey gerçekten sonsuzsa, o zaman onu da geçemezdiniz. Bu şüpheli bir durumdu ama adamın bize karşı tamamıyla dürüst olduğuna emindim. Yalan söylemesi için hiçbir neden yoktu, çünkü istese bizi öldürebilirdi zaten. Bu durumda kafamı kurcalayan birçok şey oluyordu. Neden bize yardım etmişti? İsimlerimizi nereden biliyordu? Ve neden bize cevabını bildiğinden emin olduğumuz sorular sormuştu? Tüm bunlara rağmen diğerlerine anlatmamız gereken gayet önemli bilgiler elde etmiştik. Vorungath, binaların önüne geldiğimizde, Gelişim Eldiveninden Vyrm ile bağlantı kurup, bir şeyler elde ettiğimizi, geleceğimizi bildirmişti bile. Yoldayken beklediğim gibi korkunç şeyler olmamıştı. Dönüşümüzde, Jeraxfi ile kumların üzerinden sekerek fırladığımızda aşağı yukarı gelişimiz kadar sürmüştü. Aynı rotayı takip etmiş, aynı hızda ve aynı şekilde ilerlemiştik. Öğlen neredeyse bitiyordu. Yarın akşam, bize söyledikleri yerde olmamız gerekiyordu. Daha doğrusu bizden birilerinin olması gerekiyordu. Z'ye sorabileceğimiz çok fazla şey vardı. "Oraya gelirsek saldırıları kesecek misiniz?", "Oraya geldiğimizde ne olacak?", "Sonsuzluk Çölü neyin nesi?", "Şeytan Tepesi neresi?" gibi. Adam bize tek bir soru sorma hakkı vermişti. Vorungath, o an kesinlikle en mantıklı olan şeyi sormuştu.

İki buçuk saatin sonunda, tekrardan Osaldon'a varmıştık. Kapıların önünde, keskin bir hamleyle durduk. Muhafızlar artık tanıdık gelen simalarımıza bir kere daha bakıp omuz silktiler ve birer adım yana kayarak geçmemize izin verdiler. Hala aynı adamlardı ve hala bizden pek haz etmiyormuş gibi bakıyordular. Öğrendiğimiz kadarıyla, yani boş zamanımızda handakilere vesaire sorduğumuz kadarıyla sistem şöyle işliyormuş. Urtage'ye sadece belirli bir kesim girebilirken Osaldon'a her ırktan kişi gelebiliyormuş. Osaldon'da hiçbir şey tutulmuyormuş. Ne hazine, ne resmi evrak, ne de doğru dürüst bir güç. Osaldon'un var olma sebebi dışarıda bulunan diğer ırkların tamamının Urtage'ye düşman olup Alkazura'nın tarafını seçmemesi içinmiş. Onlar Osaldon'a toplanmışlar ki Alkazura'nın ne kadar kötü olduğunu öğrensinler ve katılmasınlar. Yoksa amaçları onlara yardım etmek değil, düşman kazanmamakmış. Tabi ne kadar doğruysa. Kapıdan içeriye, Osaldon'a yavaş adımlarla girdik. Öğleden sonra gibiydi ve hala bir şeyler yetiştirmek için zaman vardı. Bölge hala aynıydı, dilenciler hala her yerdeydi ve atmosferi hala tüccarların müşteri çekmek için bağırışları süslüyordu. Vorungath, Gelişim Eldiveniyle Vyrm'e ulaştı.

Vorungath: Osaldon'a girdik. Hana gidin ve bu akşam içinde ödeme yapalım ki kapılmasın. Orada buluşalım. Verebileceğimiz iyi bilgiler var sanırım.

Vyrm: Tamamdır, orada görüşürüz.

Vorungath bağlantıyı kesip hana doğru ilerlemeye başladı. Bulunduğumuz caddenin dönemeçinden önce en ilerideki yerlerden birinde kalıyordu han. Girişe en yakın han olduğu için en işlek handı çünkü kimse bir şeyler içeceği zaman içeceği şeyin kalitesine bakmazdı veya kimse uyuyacağı zaman uyuyacağı yerin kalitesine bakmazdı. Sadece hedefine olabildiğince çabuk ulaşmayı tercih ederdi. Bizde pek farklı bir şey yapmamıştık gerçi. Kalabalığın arasından onca karmaşanın içinden ilerlemeye devam ettik. Bana en tuhaf gelen şey gölgelerin öldürülmüş olmasının ve çimlerde bıraktıkları siyah tozların hala fark edilmemiş olmasıydı. Bize göre hava hoştu. Birde gizemli kahraman ve nereden geldiği belirsiz yaratıklarla ilgili söylentilerle uğraşmak kimse istemezdi. Hana vardık, bir masaya oturduk. Sabit kişiler gene sabit tarzda işler yapıyorlardı ki bizim ve orklar dışındaki, altı kişi geldi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin