[D2] φ 54 φ

259 30 4
                                    

Kelime Sayısı: 2481
Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan
Gelişim Eldiveni Seviyesi: 6

Geriye son iki form kalmışken, Xor'Thuu'nun formundan dağılmış olan tozlar yavaşça havada tekrardan birleşmeye başladı. Bu sefer, diğerlerinden farklı şeyler oluyordu. Diğer şeylerden son derece farklı şeyler. Tozlar yavaş yavaş birleşirken, bir kadın oluşuyordu. Kadın oluştuğunda ise, üzerinde sadece bir elbise vardı ve hiçbir silah taşımıyordu. Platin sarısı saçları arkaya doğru düz bir şekilde köprücük kemiklerine kadar uzanıyordu. Buz mavisi gözlü, zayıf ve beyaz tenliydi. Öylece bizi süzmeye başlamıştı. Tam olarak ne olacağına karar veremediğim için hançerimi çekmemiştim ama çekmem sanırım gerekecekti. Kadın bana doğru yavaşça bir adım attı. Bu, Xylare veya Veronika formuydu. İki şekilde de silah taşımayan bu kişiye bakarsam zihnimi ele geçirme olasılığı vardı. Yanıma yavaşça oturdu. Aurasını saldığını hissedebiliyordum. Hiçbir şey demiyordu ve hiçbir ses çıkarmıyordu. Çevremi yavaş yavaş saran aurasına karşı bir şeyler yapmam gerektiğinin son derece farkındaydım ama ne yapacağımı bilemiyordum. Aurası etrafıma dolarken, ben oturduğum yerde öylece durmaya devam ediyordum. Herhangi bir şekilde hançerimi çıkarıp ona karşı bir hamle yapmak onu tetikleyebilirdi. Böyle bir şey yapamazdım. Başka bir şey yapamaz mıydım? Pelerinimi çekebilirdim, belki? Uzaklaşabilirdim, belki? Neden yapmıyordum?

Etrafımı sarmalayan aura vücudumu o kadar uyuşturuyordu ki hiçbir şekilde kıpırdayabilecek durumda değildim. Aura, tamamen beni uyuşturmuştu ve öylece kalakalmıştım. Kafamın içindeki inanılmaz bir istek kafamı çevirip ona bakmamı bana söylüyordu. Sınırın diğer tarafından herkesin bağırışlarını duyabiliyordum. Bana sesleniyorlardı. Ne diyorlardı? Yine önemsiz şeyler söylüyor olmalıydılar. Buradan çıkmam gerektiğini. Onun tehlikeli olduğunu falan? Yanılıyorlardı. Aurası son derece dostaneydi ve bana hiçbir şekilde kötülük yapmayacak biri gibi duruyordu. Kafamın içindeki dayanılmaz ona bakma isteğini bastıramazdım. Hem, ne olacaktı ki? Beni hipnotize mi edecekti? Hiç sanmıyordum. Kafamı yavaşça ona doğru çevirmemle birlikte bir anda doğrudan bana doğru bakan, içinde büyü gücü halkaları dönen bir çift gözle karşı karşıyaya kaldım.

Kadın yavaşça ayağa kalktı. Neler olduğunu anlamam imkansızdı. Kadının kafası bir anda tam bir tur döndü ve geriye doğru olağanüstü şekilde kıvrıldı. Yerleri sarmaşıklar sardı. Neler olduğunu anlayamayacak durumdaydım. Etrafa öylece bakıyordum. Sanki bir rüyada gibiydim. Baş ve uç sabitti ancak on saniye önce olanları silik silik hatırlıyordum. Neler oluyordu? Bir adım daha attım ve sanki sıcacık bir suya dalıyor gibi hissettim. Gözlerimi inanmaz gibi kırpıştırdım. Sıcak suyun içinde, üzerinden dumanlar çıkan güzel bir kaplıcanın içindeydim. İçeride kimse yoktu. Etrafa bakınsamda, etrafı anlayamıyordum. Görebiliyordum, ama anlayamıyordum. Bir saniye bile geçmeden etraf hakkındaki tüm bilgim yok oluyordu ve kafamın içerisinde sanki kaplıca bir boşlukta süzülüyor gibiydi. O sırada, ayak bileğimi kavrayan bir el hissettim ve beni kaplıcanın dibine doğru çekti.

Tüm bedenim kaplıcanın içine girdiğinde, gözlerim sıcak su yüzünden yanmıyordu. Hatta su o kadarda sıcak değil gibiydi. Kafamı aşağıya eğdiğimde, bir elin olmadığını, karanlığın içerisine doğru çekildiğimi gördüm. Ama bir eli son derece gerçek bir şekilde hissediyordum. Ayağımı kıpırdatarak öyle bir şey olup olmadığını yokladım. Yok muydu? Ne hissediyordum? Ayağımdaki pranga mıydı? Boşluğa doğru öylece süzülerek, suyun yüzeyindeki görüntünün değiştiğini gördüm. Karanlığa doğru çekilirken bundan bir şekilde kurtulmam gerektiğini anlamıştım ama sanki karşılık veremiyor ve sorgusuz itaat ediyor gibiydim. Hipnotize oluyor, ilizyon görüyordum! Hayır, buna engel olmalıydım. Kafamı iki yana hızlıca salladım. Tıpkı bir rüya gibiydi. Belki de bir rüyaydı. Xylare Hayal ve Rüya Tanrıçasıydı sonuçta. Gözlerimi açmamla birlikte, aynı odada olduğumu gördüm. Kendime gelmiştim. Rüya, rüyada olduğumu anladığımda bozulmuştu. Ama sanki hala bedenimin kontrolü bende değildi ve bir çığ ile sürüklenip gidiyor gibiydim. Ne ara ayağa kalkmıştım ve ne ara sınırdan bu kadar uzaklaşmıştım?

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin