[S] φ 16 φ

520 58 14
                                    

Kelime Sayısı: 1816

Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan

AŞAMA ÜÇE HOŞGELDİNİZ!

Herkes yavaşça kapıdan geçmeye başladı. Kapıdan geçen bir anda yok oluyordu. Sıra bana geldiğinde içimde korkmakla karışık bir heyecan ile ayağımı uzattım, ardından tamamen geçtim...

Leoris, buraya kadar geldin. Artık ölemezsin. Peşindeki kim olursa olsun ona yem olmayacaksınız ve o okçu elfi delip geçeceksin.

Gözlerimi bir anda açtığımda heryer simsiyahtı. Önümde karanlık bir süluet dikiliyordu.

Bu, sınavın bir parçası değil. Bu, senin bilinçaltın Leoris. Büyü gücün, seçimini yaptı. Sen... yoluna kim çıkarsa çıksın umursamayacaksın.

Zihnimin içinde bir ses konuşuyordu. Havada süzülen silüeti görmüyor olsamda sırıttığını hissedebiliyor gibiydim.

Sen, kabul gördüm Leoris. Kanlarını dök ve gerçek bir suikastçı ol. Hiçbiri senin kadar potansiyel gösteremiyor Leoris...hiçbiri hemde...sen, başaracaksın. Hepsini ezip geçeceksin ve aradığım şey olacaksın. Sen...senden beklentim çok yüksek...

Bana doğru bir adım yaklaştı. Korkuyordum.

Şimdi git, ve bu işi hallet. Kim olduğumu, Kuleye girerken anlayacaksın...

***

Kuşların ufak cıvıltılarını duyarak gözlerimi açtığımda heryer çok garipti. Bir ormandaydım. Boyumun en az beş katı inanılmaz yüksek ağaçlar bölgeyi dolduruyordu. Gölgeleri yere düşüyor, neredeyse geceymiş gibi ormanı karartıyordu. Arada sırada yaprakların arasından sızan ufak güneş ışıkları bölgeye ufak ışık hüzmeleri gönderiyordu.

Doğruldum ve etrafa bakındım. İlk başta etrafta herhangi bir tehdit olup olmadığına baktım. Gözle görülür bir şey yoktu. Duyulan tek şeyde kuşların mutlu cıvıltılarıydı. Hançerim belimde, pelerinim sırtımda duruyordu. Bunun dışında kemerimde mavi tonlarında bir küre ve bir harita asılıydı. Birde minik bir tılsım. Ne işe yaradığını bilmiyordum. Bahsi geçmemişti. Bunun dışında hiçbir şey yoktu.

Yavaşça yerden kalktım. Aşama ikiden kalan tüm yaralarım bir şekilde iyileşmiş gibi hissediyordum. Sanki tamamen yenilenmiştim. Kürenin mavi tonlarında olduğuna bakılırsa Ethiris'ten bir hayli uzaktım.

Şimdi ise yapabileceğim mantıklı bir şeyi düşünüyordum. An itibariyle büyük ihtimalle peşimde biri vardı, ama bu kişi kimdi? Rihe neredeydi acaba? Ethiris nerede olabilirdi? Bir yerden başlamam gerekiyordu. Ya Ethiris'in peşine düşecektim, yada benim peşimdeki kişinin beni bulmasını bekleyecek, bu sürede bir tuzak hazırlayacaktım.

İkincisi kesinlikle daha cazipti. Praef, ormanda tuzaklar olduğunu söylemişti. Dikkatlice saklanırsam, beni hedef alan kişi beni göremeden ben onu görebilir ve onu böylece haklayabilirdim.

Ağaçlardan bir tanesine çıkmayı tercih ettim. Ağaçlar, bir kişinin beni avlamaya gelirken çıkabileceği en yüksek yerdi. Zaten uçarak gelecek derecede güçlüyse beni hiçbir tuzak kurtaramazdı. Ağaçlardan birinin üzerine çıkıp gizlenmem gerekiyordu. Ama, o kişi geldiğinde ne yapacaktım asıl? Refleksleri benden daha iyiyse ne yapacaktım? Bir tuzak kurmadan, ona saldırdığımda refleksleri benden daha iyiyse bu saldırıdan kaçınabilir, ardından beni rahatlıkla alt edebilirdi. Bu, benim için mutsuz son olurdu.

Öncelikle ağacın üzerine çıkıp gizlenerek kendimi güvenceye almalıydım. Ardından tuzağı düşünebilirdim. Yukarı baktığımda en yükseğe uzanan ağacı seçtim ve seri kabuklarına tüm ağırlığımı vererek tırmanmaya başladım. Çok fazla efor sarfettiğimi fark ettim, bende Rihe'nin gösterdiği şeyi yaptım. İki fırlatma bıçağını alıp kazmalar gibi kullanarak yukarıya çıkmaya başladım. Zaten Praef, hiçbir şeyi yok edemeyeceğimizi, zarar veremeyeceğimizi söylemişti. Ağaç, kazma çıkar çıkmaz yenileniyordu. Yani düşersem daha önceden açtığım bir yere tutunamazdım. Ağacın yarısına kadar tırmandığımda dallar başladı. Artık her şey daha kolaydı. Bıçakları pelerinime geri taktım, ve dallara tutuna tutuna yukarıya yükselmeye başladım. Herhangi bir kalın dal arıyordum. Üzerinde rahatlıkla durabileceğim ve sesler çıkartıp beni açık etmeyecek bir dal.

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin