[D1] φ 37 φ

323 40 2
                                    

Kelime Sayısı:
Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan
Gelişim Eldiveni Seviyesi: 4

Y.N: Üzücü bir şekilde birinci Dünya'nın başından beri Dareth ve Nerath'ın sınıflarını karıştırdığımı bu bölüm fark ettim. Dareth bir şifacı değil, kılıç ustası arkadaşlar. Bu bölümü düzgün bir şekilde yazdım ve Dareth'in şifacı olduğu tüm kısımları Nerath ile değiştirdim. Geriye dönüp bakarsanız ufak bir "Ne oluyor lan?" yaşamayın diye bu notu düşmek istedim.

Tüm bu karmaşa son bulduğunda herkes son derece buruk bir mutluluk yaşadı. Jaron, hayatta kaldığı için sevinirken, kolunu kaybettiği için üzülüyordu ve canı tüm şifalara rağmen bir hayli acıyordu. Ben ise orada daha fazla durmak istemediğimden emindim. Hem böyle şeyler içimi kaldıran türden şeylerdi, hem onun acı çekmesini izlemek istemiyordum. Sadece Vorungath'a herkes son derece minnettardı. Üst kata ilk çıkan ben oldum. Merdivenler benim attığım en ufak bir adımda büyük birer gıcırtı çıkararak rahatsız edici bir şekilde tüm malikaneyi inletiyordu. Teker teker merdivenleri çıkıp ikinci katın koridoruna geldiğimde, yıkık duvardan içeriye soğuk rüzgar esiyordu. Aşağıdan konuşulanları duyuyordum.

Vyrm: Bu, beş ünlemli görevmiş ve bitti. Bize dönüşü çok yüksek bir miktar tecrübe ve malikanenin içindeki paralar oldu. Aynı zamanda malikanenin bir noktasında bir büyü kitabının saklı olduğu görev bittiğinde açığa çıktı.

Aslında pekte saklı değildi. İkinci kata çıktığımda, hemen ilk odaya bakmak için sola dönmüştüm ve işte, tam karşımda bir masanın üzerindeydi. Ona hiç dokunmadım çünkü ona dokunursam benim için şekillenirdi ve bende bir tane varken bunu yapmak bencillikten farksız olurdu. Etrafa bakındım, yerlerde birçok altın kolu keseler vardı, hepsini cepledim. Odanın duvarının yarısı yıkılmıştı ve masanın üzerindeki kağıtlar etrafa saçılmıştı. İçeri soğuk rüzgar dolarken odanın bir masa ve birde kitaplıktan ibaret olduğunu fark ettim. Kitapların hepsine baksamda, sadece bir tane büyü kitabı vardı o da zaten masanın üzerindekiydi. Çoğu yeri arasamda bir şey bulamadım. Oda zaten pek büyük değildi. O sırada yerdeki kağıtlara bakmak aklıma geldi. Hepsi boştu, hiçbirinde en ufak bir yazı bile yoktu. Auramı azıcık saldım ve onların büyülü olup olmadıklarına baktım. Tertemizlerdi. O sırada, yıkık duvarın demirine takılmış bir not gördüm. Evet, o yazılıydı.

Sınıra kadar yürüdüm ve ayağımı demire atıp yavaşça eğildim. Kağıtı kapıp hızlıca geri çekildim. Kağıdı açtığımda üzerinde garip semboller vardı. Cebime attım, daha sonra diğerlerine gösterecektim. Masanın altında kilitli bir çekmece keşfettim. Hançerimle çekmeceyi kırdım ve açtım. İçinde bir mektup vardı. Mektubu aldığımda yıpranmış kağıt, düzgün bir yazıyla yazılmıştı. Kağıdı aldım, mührü açtım.

Büyü, tehlikeli bir araç ve her zaman öyle olmuştur. Açıkçası, eğer bunu okuyorsanız ve üzerinizde yeşil bir üniforma yoksa, artık ben yokumdur. Bunu nasıl yaptınız bilmem, ama bir şekilde başarmanız, beni sevindirdi. Hayır, yaptıklarımdan pişman olduğumdan değil. Artık özgürlüğüme kavuştuğumdan. Umuyorum ki içinizden birini götürebilmişimdir yanımda. Belkide birden fazlanızı. Sizi yok etmek gibi bir iddiam yok ki bunu yapmak bana bir şey kazandırmayacaktı zaten. On iki ölümcül savaşçı, eninde sonunda beni deşecektiniz. Bu bir onur meselesi değil, bir hırs meselesi. Sizden birini alıp kendimi tatmin etmek isterim ama eğer alamazsam da gülümseyerek öleceğimi bildirmek isterim. Kimseyi ele vermeyeceğim çünkü olurda ben ölmeden ele geçirilirse bu yazı, ölürüm. Size sadece şunu vermek istediğimi bilmenizi isterim. Her kimsen, üst kata çık ve üst kattaki tahta kutuyu aç. Görüşmek üzere, benden daha güçlüleri ile karşılaşacaksınız...

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin