►Kelime Sayısı: 2132
►Anlatan Karakter: Leoris
►Irkı: İnsan
►Gelişim Eldiveni Seviyesi: 6Etrafımızdaki gölgelerin sayısı gitgide artıyor, uğultulu bir rüzgar çevreyi sarıp sarmalıyordu. İlk gecemiz orada başlıyordu. Kar son derece soğuk bir biçimde yağarken, ateşin çıtırtıları ve ısı dalgalarıyla kendimize sarılmış bir biçimde soğuktan korunuyorduk. Uzaktan gördüğüm sarı gözler, bir kurta ait olmalıydı. Ancak birçok vardı. Çok çok fazlaydı. Hırıltılarla etrafımızda dönüp duruyorlardı. Bir anda arkamdan soğuk bir nefes duymamla birlikte irkilerek ateşe biraz yaklaştım.
Vas'Broh: Korkma. Ateşe girmezler. Güvendeyiz.
Başımı aşağı yukarı salladım ama yinede korkmuyor değildim. Çok fazla kurt vardı. En az yirmi tane. Elbette onlarla savaşabilir ve rahatlıkla kazanabilirdik ama böyle bir şeye gerek yoktu ve karanlıkta onları görmemiz çok zordu. Zifiri karanlığı tek aydınlatan şey arkamdaki ateşti. Onun dışında, ateşin ışığından bakışlarım uzaklaştıkça, siyah perde ağaçların arasından usul usul çöküyor ve tüm ufkumu kaplıyordu. O sırada kurtların arkasında, kırmızı, kan kırmızısı bir çift göz gördüm. Onlardan daha yüksekteydi. İlk başta boğuk bir nefes sesi duydum. Sanki kirli bir boğazdan temizlenmeden alınan bir nefes gibi hırıltılı ve boğuktu. Ardından tüylerim, hemen arkasından gelen gürültülü bir bağırış ile birlikte diken diken oldu. Ateşin sıcaklığı sırtımı rahatsız edici derecede ısıtmaya başlamışken oraya bakıyordum ve oraya geri dönmek istemiyordum. Sırtım kül olsa bile. Orman o kadar sessizdi ki yaratığın haykırışı ağaçların arasından ekolarla yankılanarak bize geri gelip gelip duruyordu. Bir çift göz doğrudan üzerimize dikilmişti. Kurt gözleri gibi boş ve anlamsız bakışlar değildi bunlar. Bu, irade sahibine benzeyen bir yaratığın, gaddar bakışlarıydı.
Sarnia'nın yüzünü gördüğümde, o benden daha kötü durumda gibiydi. Yüz hatları gerilmişti ve bir hayli rahatsız gözüküyordu. Vücudu soğukla titriyordu, sırtını ağaca iyice yaslamış korkunç bir şekilde oraya bakıyordu. O an Vorungath'ın orada olmasını dilerdim çünkü o burada olsaydı sanıyordum ki korkmazdım. Refleksleri Khavelia üzerindeki herhangi bir yaratıktan daha hızlı ne kesin olurdu. Sarnia titreyerek sırtından yayını aldı ve sadağından bir adet siyah tüylü -artık ne manaya geliyorsa- bir ok çıkarttı. Yayı oka takmadan Hivi'Re yavaşça Sarnia'nın önüne geçerek yaratıkların onu görmesini engelledi.
Hivi'Re: Ne halt yediğini sanıyorsun! Bizim bir tehdit olduğumuzu, onlara zarar verebileceğimizi anlarlarsa, bu onları korkutmaz. Daha da sinirlendirir. Hele o oku yayından bırakırsan, ve onlardan bir tanesinin bir damla kanı akarsa, bu tüm sürüye bir rekabet daveti, bir dövüş teklifi gibi gelir. Bize saldırmaları işten bile olmaz. Savaşmamıza gerek yok. Bu şeyler güçsüz ve elbette ölecekler ancak bir ısırıkları bizi yaralayabilir. Gereksiz bir yaralanma ve acı olur.
Herkes sanki taş kesilmiş gibi duruyordu. Rüzgar uğultusunu arttırmıştı ve ağaçların arasındaki milimlik aralardan bile içeriye hoyratça dalarak tenlerimize büz küpleri gibi vuruyordu. Rüzgar, kuzeyden, güneyden veya herhangi bir doğrultudan esmiyordu. Doğrudan, etrafımızdan, her yerimizden esiyor, birbirini delerek, yararak geliyor ve havada kesişerek dağılıyordu. Bu bir fırtına olmalıydı. Daha önce hiç bir fırtınaya tanıklık etmemiştim. Benim için sadece kitaplarda yaşayan bir afetti. Rüzgar bölgede dolaşırken, herkes herhangi bir tepki göstermeden duruyordu. Sarnia, anlık gerginlik patlamasını atlatmış bir biçimde, okunu sırtına geri koymuş, yayını da takmıştı.
Vas'Broh: Sakinliğinizi koruyun ve onlara zarar verecekmiş gibi davranan her hareketten kaçının. Ateşi koruyun. Ateş sönerse, bizden çekinmeyeceklerdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| Kule φ Yedi Dünya ||
FantasyUratha İkinci adıyla, cennet. Her yıl on iki özel savaşçı, Kule'ye girmek amacıyla seçilir. Büyücüler, okçular, savaşçılar. Elfler, orklar, insanlar. Herhangi bir farklılık gözetmeksizin, Yedi Dünya Kulesine, zirveye tırmanmak için seçilirler. Dev b...