[S] φ 10 φ

667 70 3
                                    

Kelime Sayısı: 2001 

Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan  

Artık tek başımaydım. Kaybedecek vaktim yoktu. Eğer Kaspar haklıysa, acele etmem gerekiyordu. Tek güvenebileceğim şey kendimdim... başarmak, zorundayım!

İçimdeki boşluk hissine aldırmadım ve hançerimi çektim. O gölgeyi kontrol etmem gerekiyordu ve ne yapıp ne edip o görünmezliğe ulaşmam gerekiyordu. Soğukkanlılık ile gözlerimi kıstım ve etrafa bakındım. 

Karanlık bir his, içimi sarmalamıştı. Sanki, beni durmadan hırslandırarak her şeyi ezip geçmeye yönlendiren bu his iç dünyamı çığırından çıkarıyordu. Koridorun devamından sakin adımlarla ilerledim. Kafamı çevirdiğimde boş bir oda önümdeydi. Rihe tarafından darmadağın edilmişti. Sakin adımlarla odanın ortasına kadar geldim ve etrafa bakındım. Odada hiçbir şey yoktu. Duvarlar gri ve zemin gül kırmızısıydı. Oda giriş ile aynı hizadan devam eden bir başka yere daha açılıyordu. Oradan ilerlemeye başladım. 

Duvarlarda çatlaklar vardı. Onun dışında gri duvarlar ve kırmızı zemin sade bir şekilde ilerlemeye devam ediyordu. Koridordan ilerlemeye devam ettim. Yerlerde kırık buzlar vardı. Demek Rihe buradan da geçmişti. Biraz daha devam ettim ve adımlarım bir tıkırtı duymam ile kesildi. 

İki adım ileride sola dönerek devam etmem gerekiyordu normalde. Ancak bir kemik tıkırtısı duymuştum. Aklıma esen "Ne yapacağım?!?" tarzındaki tedirgin edici cümleleri ilk olarak hançerledim. Ardından da soğukkanlılıkla saklandığım yerden çıkıp devriye gezer gibi bir ileri bir geri gitmekte olan iskeletlerin ikisini. 

Yere düştüklerinde tekrardan ileriye doğru uzanmakta olan koridora baktım. İki iskelette ölmüştü. Korkuya yerim kalırsa ölürdüm. Hızlı adımlarla koridordan ilerledim. Koridor bu sefer herhangi bir yere kıvrılmıyordu. Koridorun sonunda çift taraflı tahta bir kapı vardı. Hançerimi daha da sıkı kavradım ve kapının sağ tarafını yavaşça ittim. Kapı içimden binlerce lanet savurmama sebep olan bir gıcırtı ile açıldı. Ancak gıcırtıdan sonra herhangi bir ses duymadım. İçerisi boş muydu? Yavaşça kafamı uzattım. 

İçerisi, binanın dışı gibi damalı bir zeminleydi ve ikinci katın büyük ihtimalle tamamını kaplıyordu. Dikey olarak orta, yatay olarak ise büyük ihtimalle binanın sonuna kadar uzanıyordu. İçeride dev bir avize vardı ancak yanmıyordu. Aynı şekilde duvarlara dayalı biçimde uzun ayaklı şamdanlar vardı ve üstlerinde takılı olan mumlar yanmıyordu. Odanın en ortasında ise dev bir iskelet heykeli duruyordu. İskelet, devdi. Kafasında bir taç ve elinde koluna zinciri sarılmış bir gürz tutuyordu. 

Gözlerimle seri bir biçimde onları saydım. On iki iskelet, heykelin etrafında halkalar çizerek devriye geziyordu. Aralarından herhangi birini almam imkansızdı çünkü hepsi birbirlerini görüyordu. 

Elimde bir alev topu oluşturmayı denesem de ateş kendimi çok zorlamam ile çıkıyordu. Daha fazla büyü gücü harcayamazdım. Daha fazla büyü gücü harcarsam ve bir şekilde zor durumda kaldığımda ihtiyacım olursa, ölebilirdim. 

İçerideki iskeletlere saldırmanın bir yolunu bulmaya çalıştım önce. Ardından ise onlara görünmeden geçebilmemin bir yolunu. İki yol da zordu. Ortamı dikkatlice süzdüm. Dev ancak tamamen boş bir yerdi. Ortada kocaman bir heykel ve onun etrafında dönmekte olan on iki iskelet vardı. Tam o sırada gözüme bir şey ilişti. 

Elimde yapabildiğim kadar ufak bir alev yaptım. Elimin üzerinde ufak bir bilye gibi süzülen bu ateşi sakince hançerime attım ve hançere çarpmasıyla hançeri bir hayli ısıttı. Küçük bile olsa, ateş ateşti. Sönene kadar hançerin hafif kızarmasına yeterli olmuştu.

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin