[S] φ 13 φ

564 60 3
                                    

Kelime Sayısı: 2301 

Anlatan Karakter: Leoris

Irkı: İnsan      

Rihe savaşırken iğneleri savurdu ve yaratıkları geriye ittirip kafasını bana "Ne var?" dercesine çevirdi.

Leoris: Bu şey, ölü. Dolayısıyla, ruhani boyutta...

Rihe, iğnelerini iskeletlere şiddetlice sapladı ve ardından ayağını yere vurup büyü gücünü çekti, on tane daha yenisini yaratıp kendi etrafında kalkan amaçlı döndürmeye başladı. 

Rihe: Ne yapmayı düşünüyorsun o halde?

İşte soru buydu. Ne yapmam gerekiyordu? Uçan yaratığa karşı herhangi bir saldırı yapamazdım. Yapsam bile hepsi içinden geçip giderdi. Benimde mi ruhani boyuta geçmem gerekiyordu? Ama beni ruhani boyuta geçirten siyah inciyi bir kere kullandıktan sonra bir daha görmemiştim.

Gözlerimi yaratığa doğru diktim. İskeletleri sonsuza kadar öldürmeye devam edemezdik. Etrafa bakındım. Bu yaratığı es geçerek ilerlememiz mümkün müydü? Etrafa bakındım ama geldiğimiz yer dışında hiçbir yer yoktu ve duvarlar pek kırılmaya meyilli gözükmüyordu. Bunu cidden mağlup etmemiz gerekiyordu.

Tam o anda, üzerime bir alev topu şiddetlice geldi. Geriye doğru çekilip alev topunun önüme şiddetlice düşmesini sağladım. Yaratığın dikkati bana dönmüştü. Bana bir buz küresi savurdu. Tam yana atılacaktım ki o kadar iskeletin arasından Rihe elini uzatıp buz küresini bir anda eline doğru çekip parçaladı, ondan yirmi kadar iğne yarattı. 

Dikkatlice büyücü iskeletin saldırısını beklemeye başladım. Bir açık bulmaya, saldırmaya çalışıyordum ancak ruhani boyuttaki bir yaratığa nasıl saldırabilirdim? Hançerimi çektim. Elimde bir alev topu oluşturdum ve onu yavaşça havaya saldım. Şiddetlice değildi, havada süzülmesi için onu bir balon gibi havaya bıraktım.

Ardından bir anda pelerinim tüm alev topunu sömürdü. Dört fırlatma bıçağı seri bir biçimde oluştu ve büyük ihtimalle görünmez olma sürem bir hayli uzadı. İstediğimde buydu. Bir fırlatma bıçağı daha aldım.

Mesafe kolladım ve bıçağı serice fırlattım. Yaratık kıpırdamadı bile. Bıçak içinden geçip arkadaki duvara saplandı. İskelet, alev topu yaptığı elini bu sefer duvara saplanmış iki bıçağa uzattı ve hızlıca bir telekinezi büyüsü ile ikisini de eline çekip bana doğru savurdu. Hançerimle iki hamleyide bıçağı da serice engelledim. Ardından iki bıçak sanki mıknatıslı gibi pelerinime gidip yerini aldı.

Tam o sırada oda bir patlama ile sarsıldı. Rihe bir büyü bombası patlatmıştı ve tüm iskeletler bir anda ölmüştü. Büyücü dışında. Tam o anda geri gelen bıçaklardan birini alıp tekrardan savurdum. Amacım zaman kazanmaktı ama beklediğim gibi olmadı. İskelet hızlı bir hareket ile bıçaktan kaçındı.

Duraksadım. Zaten içinden geçiyordu? Neden kaçınmıştı? Bu sorumu sanki zihnimde duymuş gibi Rihe cevapladı...

Rihe: Ruhani boyutta değil.  Daha çok iki boyut arasında sıkışmış gibi. Onu dokunulmaz kılan bir şart olmalı. Ve bu şart sağlandığında, o ruhani boyuta geçiyor olmalı. Tamamen ruhani boyutta olsa onu göremezdik. Bu istisnasız bir kural. Bir parçası hala karşımızda. Bir şekilde...

O anda aklıma, ona ilk saldırdığımda üzerindeki iki bariyerinde kırılması geldi. Eğer ruhani boyutta olsaydı, o fiziksel bariyerler onu korumayacaktı. Bariyer büyüleri, bir bölgeyi değil, bir kişiyi korurdu. O kişi bir anda kaybolursa, o bariyerlerde havaya karışıp giderdi. O halde, ona saldırdığımda ruhani boyutta değildi. 

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin