[S] φ 14 φ

516 60 8
                                    

Kelime Sayısı: 2066

Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan

Rihe ile birlikte, beşinci kata çıkmamız gerekiyordu. Phorah'ı alt etmiştik ve artık yapmamız gereken tek şey beşinci kata çıkıp güneş ile anahtar deliğini denk getirmekti. Nasıl yapacağımız ise, bir çeşit muammaydı.

Toparlandım, Rihe önden ilerlemeye başladı, ben arkadan onu sakince takip etmeye başladım. Meçi kınındaydı ve iğneleri etrafında sakince toplanmıştı. Pelerinimin tüm fırlatma bıçakları yerli yerindeydi, hançerimde kemerimde asılıydı.

Phorah'ın küllerinin kaldığı odadan yavaşça çıktık ve hemen karşımızda kalan merdivene baktık.

Rihe: Gidiyoruz.

Hızlıca yukarıya çıkmaya başladı. Ardından labirentten yukarıya doğru çıkmaya başladım. Sonunda cehennemin sonu yaklaşıyordu. Beşinci kata çıkıp bu işi halletmeli ve tüm grubu kurtarmalıydık. Aksi halde hiçbirimiz soğukta fazla yaşayamazdık.

Merdivenin sonuna çıktığımızda, kendimi küresel bir savaşın ortasında, en yüksek noktada gibi hissettim. Binanın en üstündeydik ve aşağıda yarısı darmadağın olmuş köyü görüyorduk. Kuura, Hul'Ja, Rul'Ja,Madilyn,Annuines ve Gorndir aşağıda hala mücadele ediyordu.

Yukarıda ise tek bir şey vardı. Mermerden yüksek bir taş ve üzerinde bir taç. Daha çok kraliçe tacına benziyordu.  Umdum ki bu bir ödül değildi. Rihe, olabilecek her şeye karşı tetikteydi. İğnelerini uzattı ve tacın boşluktarından sokup iğneleri kaldırdı. Bu sayede bir tuzak varsa olan iğnelere olacaktı. Ama taç kalkınca, beklediğimiz gibi olmadı. Tacın üstünde durduğu taş bir anda havaya fırladı. Fırladı, genişledi ve aniden ayağımızın altındaki zeminden bir şeyler yükselmeye başladı. Kocaman bir sistem bir anda gözlerimizin önünde belirdi. Bu, aradığımız şeydi. Bu, bulmacaydı!

Zeminde bir yuvarlak oluşmuştu. Ama bu yuvarlak camdandı. Bir mercekti. Sağında ve solunda ise altından onu tutan iki metal ile birlikte dikey olarak duran ince mercekler bulunuyordu. Bu şey, korkunç gözüküyordu. Bununla nasıl altımızdaki anahtarlığa ışığı odaklayabilirdik veya daha doğrusu, binayı çevirebilirdik?

Rihe: Başından beri yanlış hedefteyiz. Binayı çevirmeyeceğiz, bir şekilde ışığı deliğe odaklayacağız. Baksana, mercekler. İkiside ince.

Başımla onayladım. Ne yapabilirdik ki, anahtar tam altımızda kalıyordu. Işığı altımıza yönlendirsekte betonu delip geçecek değildi ya. Güneş, biz bulmacaya baktığımızda tam yüzümüze vuruyordu.

Rihe: Geri dur. Burası bende.

Kendisinin halledeceğini düşünmüştü, ama mantıken bu imkansızdı. Bina dikeydi ve anahtar girişi binanın duvarına neredeyse monteliydi. Işığı yansıtmamızı sağlayan şey ise binanın tam üzerindeydi. Ve işlevi ışığı tek bir noktada toplayarak baktığı noktaya ışığı tamamen yollamaktı. Bu durumda, ne olursa olsun ışığın anahtar deliğine girmesi için yere doğru ilerlemesi gerekiyordu. Ne tesadüf ki(!) ışığın anahtar deliğine tam gireceği noktada duvarlar bulunuyordu. Hemde bir sürü. Bu durumda bu mercekler sağa sola ilerleyemiyorsa, bunu yapmamız mantıken imkansızdı.

Işığın başka bir şeyden yansıyarak doğrultu değiştirmesini sağlayamazdık ve ortam yoğunluğunu değiştirerekte kırılmasını sağlayamazdık. Hiçbir şekilde ışık şu bulunduğu noktadan etkileşime geçecekse, yere, betona girmeden anahtar deliğine ulaşamazdı. Falso almadığı sürece. Ki, ışığın falso alması da tarih boyunca görülen bir olay değildi.

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin