►Kelime Sayısı: 2074
►Anlatan Karakter: Leoris
►Irkı: İnsan
►Gelişim Eldiveni Seviyesi: 3Duman çıkarken, ben kalakalmış bir halde öylece duruyordum. Kaçmak ile durmak arasında kararsız ne yapacağımı şaşırmış bir haldeydim. Kaçarsam vahşiler bana saldıracak, kaçmazsam büyücü benim için gelebilecekti. Vahşilerin bana kesin olarak saldırma ihtimali mi, büyücünün bir ihtimal dönme ihtimali mi daha kötüydü? Galiba günler sonra göreceklerimden sonra ormana gitmeyi yeğlerdim ama o an öyle yapmadım. Ormana gitmek sanki bana kesin ölüm gibi geliyordu. Hızlıca bir ağacın arkasına saklandım ve orayı izlemeye koyuldum.
Dumanlar gitgide yükseldi. Orada kısa bir süreliğine de olsa tanıdığım biri kavrulurken gece son derece sessiz ve tüm bu suçları örten bir örtüden farksızdı. Öylece kalakalmıştım ve belkide beni en rahatsız eden şey buydu. Defalarca irademe şükretmemi sağlayan şey ise büyücüye yakalanmamış olmamdı. O kadar düşünceler içerisinde boğulmuştum ki bir taraftan da düşündüğüm bir soru vardı. Kaçmış mıydım yoksa kaçmama izin mi vermişti? Aradan yıllar süren bir beş dakika geçtiğinde büyücü geri dönmedi. Yavaş adımlarla Houran'a doğru ilerlediğimde, o artık tanıdık gelen keskin yanık leş kokusu yine ortamı bir kez daha kaplamıştı. Kıyafetleriyle birlikte, hanın içinde yakılmış kişiye bakmaktan korkuyordum.
O sırada ormandan, Vorungath yavaşça geldi. Etrafı inceledi. Kokuyu aldığı gibi doğrudan gözlerini hana çevirdi. Ne olduğunu anlamış olmalıydı. Ve buradan kimin geçtiğini de. Etrafı yavaşça süzdü, ardından gözlerini bana dikti. Sanki bir şey söylememi bekliyormuş gibi. Söylemedim.
Vorungath: Tam olarak ne oldu?
Leoris: Ormana gitmiştim, üçüncü seviye Gelişim Eldivenine sahip olmak için. O sırada yine beş haydut gördüm. Dördünü öldürdüm birini benimle birlikte bir şeyler öğrenmek ve belkide bir görevin kilidini açmak için yanımda, senin görmen için getirdim. Hana girdiğimde ise, o yatağa serilmiş bir şekilde büyü küresi ile ölmüştü. Hemen seni aradım ama bağlantı koptu. Ardından tahtalar gıcırdadı ve o geldi. Büyücü. Bana doğru bir hamle yaptı ama kaçtım ardından pencereden atlayıp uzaklaştım. Peşimden gelmedi. Onun yerine bu cesedi yaktı.
Vorungath: Ne tarafa gitti?
Leoris: Görmedim. Çok korkmuştum.
Vorungath yavaşça gözlerini kapadı ve bir anda aurasını saldı. Gözlerini faltaşı gibi açmasıyla birlikte aura öyle dehşet verici bir şekilde yayıldı ki kulaklarımın içine dolan gürlemesini engellemek için kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Aura benim ufkum kadar yayılmıştı. Vorungath etrafı öyle bir şekilde kesti ki, en ufak bir tehdit varsa bile şimdiye kaçardı. Tam o anda görüntüsünün bir defa titreştiğini gördüm. Ardından bir şimşek gibi ilerlediğini değil, bir şimşek gibi adeta ileriye doğru çaktığını gördüm. Bu Jeraxfi değildi, en az on kat daha hızlıydı. O kadar hızlıydı ki adımlarının sesleri önceden geliyordu. Ses hızını geçmişti. Ufukta kayboldu. Ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteydim. O sırada yanımda sürüklediğim adam aklıma geldi. Hanın içine girip onun ne halde olduğuna bakmalıydım. Umuyordum ki en azından büyücü ona dokunmamıştı.
İçeriye yavaş adımlarla girdiğimde olabildiğince kamp ateşine bakmamayı ve ağzımdan nefes alarak burnumdan hiç koklamamayı denedim. Tabii ki koklamamayı denedikçe beynimdeki dürtüler beni daha çok buna itiyordu. Hayduta baktığımda, orada öylece duruyordu. Onu yasladığım şekilde. Gözleri boş, ateşe bakıyordu. Kalakalmış bir haldeydi. Gözlerinin feri sönmüş, öylece kalmıştı. Onu omuzundan dürttüğümde ise anlamsız laflar geveledi. Öyle bir haldeydi ki konuşurken yutkunmuyor, ağzından salyalar akarak bağıra bağıra anlamsız şeyler geveliyordu. Düpedüz çıldırmıştı. Onun yanına oturdum. Ona bakmak, beni bana gösteriyor gibiydi. Kendimi delirmiş ve kaybolmuş hissediyordum. Tıpkı onun delirmiş ve kaybolmuş olması gibi. Kendimi onun gibi hissediyor, onun gibi olmadığımı bile bile onu kendime bir dost gibi görüyordum. Yanına oturdum, ve onunla birlikte bir süre daha ateşe baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| Kule φ Yedi Dünya ||
FantasyUratha İkinci adıyla, cennet. Her yıl on iki özel savaşçı, Kule'ye girmek amacıyla seçilir. Büyücüler, okçular, savaşçılar. Elfler, orklar, insanlar. Herhangi bir farklılık gözetmeksizin, Yedi Dünya Kulesine, zirveye tırmanmak için seçilirler. Dev b...