-47-
Merhaba, kısa kesip bu bölümü çok beğendiğimi söylemek istiyorum yorum ve oylarınızı eksik etmeyin. Multimedia'da Luke, Justin, Kelsey var.
Sizi seviyorum, iyi okumalar..
Kelsey’nin Gözünden:
Bütün vücudumun uyuştuğunu hissettim. “Cesedini bulmuşlar da ne demek?”
“Bruce aradı ve polislerin başka bir şey ararken ormanda cesede rastladıklarını söyledi ve ona göre polislerin zanlısıyım.”
Şaşkınlık içinde kaşlarımı çattım. “Ellerinde hiçbir kanıt yokken seni nasıl suçlayabilirler?”
Justin başını sallayarak biliyormuş gibi sırıttı. “Çünkü bu götler yıllardır beni aşağı çekmek için uğraşıyor.”
“Ne yapacaksın?” diye fısıldadım birkaç dakikalık sessizlikten sonra.
“Bilmiyorum. İlk olarak Bruce’la konuşup ondan tüm hikayeyi dinlemeliyim ve sonra buradan gideceğiz.” Justin kuvvetle direksiyona tutunurken eklemleri kasılmaktan beyazlamaya başladı.
Sessiz kalarak damarına basmak istemedim.
“Çocukların lanet olası o cesedi kolayca bulunabilen bir yere atmaları konusunda bu kadar dikkatsiz olduklarını anlamıyorum…” Kafasını sallayarak direksiyona ellerini çarptı. “Onlara icabına bakmalarını söylemiştim ve bir kez olsun bunu söylediğimde, her şeyi bok ettiler ve en sonunda otobüsün altına atıldım.”
Onu yatıştırmak için boştaki elini yakaladım ve tam başparmağımla okşamak üzereydim ki Justin elini sertçe geri çekti. “Yapma Kelsey. Havamda değilim.” Diye belirttikten sonra sertçe başka bir caddeye doğru direksiyonu kırdı.
Dudağımı ısırarak ellerimi kendime çekip kucağıma koydum. (Bu kız hala işin büyüklüğünü anlamadı mı? Evet benim anlamamda uzun sürdü yani)
Kırmızı ışığa geldiğimizde önüme doğru eğildi, torpido gözünü açarak bir paket sigara aldı. Geri kapatıp paketten bir sigara çıkarttıktan sonra çakmağını da bulup çıkardı. Yakıp birkaç nefes çekti, işaret ve orta parmağı arasında tutarken dizlerini direksiyonun altına koyup kontrolü onlara vererek koltuğuna yaslandı, dumanı dışarı verdi ve dumanın yarattığı gölgelemeyle huzurlu hissedip kendini birazcık rahatlattı.
Elimi sağa sola sallayarak bana doğru gelen dumanları ittirmeye çalıştım.
Pencere açmak için uğraşmadı bile. Onun yerine eve sürmeye devam etti ve arabanın ne kadar duman altı olduğunu önemsemedi.
Neyse ki sonunda eve vardık ve temiz hava soluyabildim. Kapıyı açarak dışarı çıktım ve arkamdan kapatıp Justin’i beklemeye başladım.
O da çıktıktan sonra önüme doğru yöneldi ve kapıya doğru yürümeye başladı. “Toplantı. Şimdi.” Diye yüksek sesle seslendi.
Herkes salona doğru yürürken ben de beceriksizce kanepede Justin’in yanına oturdum.
Tam ortada o vardı, gözleri yoğun ve vücudu kaskatıydı. Avına saldırmak için bekleyen bir hayvan gibi görünüyordu.
“Ne çabuk geldin.” Dedi Bruce soğukkanlı bir biçimde.
“Aradığın saniye çıktım.” Justin’in sözlerinde sert bir hava vardı, tüylerimin diken diken olduğunu hissettim ve benimle bile konuşmuyordu. “Şimdi, boş lafı bırakalım ve devam edelim. Ne halt oldu?” Justin parmaklarını birbirine geçirerek Bruce’un söylediklerine tekrar dikkat çekti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danger (Tehlike)
Fanfiction© Dünyada belieber'ların okuduğu en ünlü hikaye Okuyucu sayısı ABD'de üç milyonu geçti. Çeviri bana ait. Hikayenin hakkı; hipstastyle'e çeviri hakkı; ben sahibimdir.