Bölüm 58

13.3K 420 116
                                    

Finalden sonra bir sürprizim var ama olur mu bilmiyorum. Hikayeyle ilgilide yazar canımızla daha bir ilgili. Ama ne olduğunu söylemeyeceğim. Umut veremem, olmayadabilir. Ay ne kadar az kaldı bölümlerimiz. Neyse iyi okumalar diyorum. Ve güzel ellerinizle güzel yorumlar yazmanızı bekliyorum. Ekranın karşısında yorum bekleyen kişiyi bekletmeyin!:p

 Justin’in Gözünden:

"Luke da ne anlama geliyor? O lanetin tüm bunlarla ne alakası var?" Bruce bana inanamayarak bakarken neden ondan bahsettiğimi anlamaya çalıştı. "Kelsey'ye ne oldu dostum? Akşam yemeği mi--"

"Kelsey yok, Bruce." diye ataştım. "Yemeği unut ve kafanı topla. Luke'a saldırı bu gece olacak." Üzerimdeki gömleğin ilk birkaç düğmesini açarak içimdeki beyaz tişörtü açığa çıkardım.

"Dur, dur, dur..." Bruce başını sallayarak ne söylediğimi kafasında toparlamaya çalıştı. "Sakin ol dostum ve ne burada ne sikim döndüğünü anlat. Bunu yapmak için uygun zamanı beklediğimizi düşünüyordum?" Başını yan tarafa eğdi. "Ve Kelsey yok da ne demek?"

Başımı salladım. "Yeterince bekledik. Ona bunu ödetmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?" diye tısladım, sinir beni ele geçiriyordu. "O herif bu gece ölecek."

"Sakin olman gerek, Justin. Kıçınla düşünmeyi bırak da beyninle düşün. Şu anda sana nasıl davrandığını söyleyeyim--" (Bruce’a sevgim sonsuz:dd Böyle demesine bayılıyorum)

"Nasıl davranıyormuşum Bruce?" Yüzünün yakınına gelerek, çenemi kilitledim, gözlerimde karanlık bir gölge büyüyordu. "Hah? Nasıl davranıyorum?" diye tekrarladım, ölüm ışığı gözlerimde yanıp sönerken yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tuttum.

"Defol git suratımın dibinden, Bieber." diye çıkıştıktan sonra omuzlarıma ellerini koyarak beni geriye ittirdi. "Yoksa pişman olursun."

"Sakın bana dokunma." diye homurdanarak bana tekrar dokunmaması için geriye çekildim. "Çenene bir tane patlatırım," diye nefretle alay ettim. "Ben pişman olmam, pişman ederim. İkimiz de biliyoruz ki saniyeler içinde burada diz çökersin."

Bruce hiçbir şey söylemedi. Onun yerine, bana uzun ve sert baktı, bakışları keskindi. "Bu gece bir şey oldu, değil mi?"

"Ne sikimden bahsediyorsun?" diye gürledim, öfkeden boynum kızarmaya başlamıştı. Beklenti duygusu içimde büyümeye başlarken tek istediğim şu boku bir an önce halletmek ve Luke'un kafasını uçurmaktı.

Vücudu biraz gevşedi, istediğim şeyin olmayacağı hissi içime çöktü ve öfkelenmeye başladım. "Sen iyi değilsin, gerginsin ve birini öldürmek ister gibi görünüyorsun."

"Evet gerizekalı. Bunu şimdi mi anladın yoksa Luke'un ismini söylemeden önce mi?" diye sıkıntı içinde alay ettim.

"Benimle kavga etmeye çalışıyorsun çünkü öfkeni boşaltmak istiyorsun ve asıl soru bunu neden istediğin ve neden tüm geceler dururken neden lanet olası Luke'un peşinden gitmeyi bu gece istiyorsun?" Ellerini cebine sokarak bana baktı. "Hazır bile değiliz."

"Ne demek hazır değiliz?" diye sesli bir biçimde homurdandım.

"Buraya öylece gelip bizden anında birine saldırmamızı bekleyemezsin. Önce plan yapmalıyız--"

"Zaten yaptık." diye tısladım.

"Ama sonra Parker'ın durumu çıktı ve başka bir tarih ayarlamadık." diye karşı çıktı Bruce.

"Bu saçmalık." diye çıkıştım, açıkça her şeyden bıkmıştım ve beni bu dünyada sakinleştirebilecek tek insanlar onlarken, şimdi onları göremiyordum.

Danger (Tehlike)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin