Üç Bölüm birden :D
Ölecektim.
Kesindi.
Yaa ölecektim ya da tümüyle insanlardan uzak duracaktım. Evet en azından sadece yalnız olacağım gerçeği kulağa hoş geliyordu. Yani ölmeyecektim.
Carly parti boyunca beni farklı yönlere çekiştirirken, her tarafta Tehlike diye çağırdıkları çocuğu aradığımı fark ettim. Onu bu şekilde çağırmaları beni korkutmuş ve midemde taklalar attırmaya yetmişti.
Nedenini kendim de açıklayamıyordum. Sanırım sinirlerim beni tümüyle ele geçirmişti ve hayatımdan gereğinden fazla endişe duymaya başlamıştım. Bu çocuğu ailemden daha bile daha fazla takıyor gibiydim.
Aklımı kaybediyordum, tek istediğim buradan hemen gitmekti. Her tarafa korku içinde bakınırken başımı çok sallamış olmalıydım ve bu büyük ihtimal ailem yüzündendi. Ya evden beni aramak için çıkarlar ve beni burada bulurlarsa? Ya benim için arama emri çıkartırlarsa? Ya…. Neden canımı sıkıyordum ki? Ailem, endişelerim içinden en az olanıydı.
Carly’nin elini tuttum ve bana dönmesini bekledim. “Hava almam lazım Carly.” Diye itiraf ettim. “Ben buraya sadece dolaşmaya gelmedim. Eğlenmeye geldim ve tek yapacağımız partideki her toplu gruba dalmak olacaksa ben eve gidiyorum.”
Saçını yavaşça kulağının arkasına atarken sinirle kıkırdadı.
“Üzgünüm.” Yanakları kızarmıştı. “Bu kadar öne çıkmaya meraklı biri gibi göründüğümü fark etmemişim.”
“Bu öne çıkmaya meraklı gibi görünmek falan değil..” Kendimi yarıda kesip cümleyi düzeltmek için farklı bir yol aramaya başladım.
“Bu ‘tehlike’den beri böyle,” Parmak işaretlerimle havaya kusuyormuş gibi yaptım. “benimle konuştu ve sen radarlarını açmış durumdasın ve artık dayanamıyorum.”
“Üzgünüm.” Dedi dudaklarını yalayarak.
“Sen sadece…” Devam etmeden önce derin bir nefes aldım. “ o benimle konuştuğundan beri ölecekmişim gibi davranıyorsun ama ölmedim.”
“Nereden biliyorsun?” Beni işaret etmek için elini kaldırdı. “Ona ‘tehlike’ demelerinin bir sebebi var Kelsey.”
“Evet, benimle bir kere konuştu. Bana çıkma teklifi falan etmedi sonuçta.” Ona doğru başımı salladım. “Abarttığını biliyorsun. Üstelik onu tanımıyorsun bile!”
“Onun hakkında yeterince kötü haber biliyorum,” İkna edici konuşmaya çalışıyordu ama benim için sadece koca bir saçmalıktı.
“Ve insanların söylediklerine mi inanıyorsun?” dedim kaşlarımı kaldırarak. Bunun üzerine hızlıca kafasını salladı. “Carly, herkes doğruyu söylemez. İnsanlar günümüzde her şeyi çok abartıyor. Bu lanet insanların dediği her boka inanma. Bunu sadece ilk elden yani ilk ağızdan dinlemen gerek.” Söylediklerim bana Danny Jergins dedikodusunun ortaya çıkmasını ve herkesin Carly’nin onunla yattığını zannetmesini aklıma getirmişti. Dedikodu buradan, Carly’nin hamile olduğuna kadar gelmişti ve sonradan kürtaj yaptırdığı. Bu şeyin bitmesi ve yeni dedikoduların çıkması yüzyıllar sürmüş gibiydi.
“Bu farklı.” Dedi tartışmaya girer gibi.
“Nasıl?” Ellerimi kalçamın üzerine koydum. “Bu olayı farklı yapan tek şey, ismi.” Ondan cevap beklerken ayağımla yere vurmaya başladım.
“Sadece bu mu?” Keskin bir ses tonuyla mırıldandı. “Herkes onu tanıyor Kelsey. Bu lanet şeyleri kendisi yaymadı. İnsanlar zaten biliyordu.”
“Evet diğer insanların dediği aptal şeyler. Bunu kimin başlattığı önemli değil Carly, gerçek hala aynı. Kimse bir şey bilmiyor. Bunu bilen tek kişi şu ‘tehlike çocuk’ ve ne zaman kendisi bunu itiraf ederse o zaman doğru olur. O zamana kadar, duyduğun her şey sahte.”
Birkaç dakikalık sessizlikten sonra sonunda cevap verdi. “İyi, ama uyarmadı deme.” Diyerek dudaklarını büzmeden önce koluma girdi ve beni dans eden insanların olduğu bölgeye doğru sürüklemeye başladı. Düşünmediğim bir şeyi gecenin geri kalanında görecektim
Genellikle kuralları çiğneyen biri değilimdir ama sanırım bu sefer yapacaktım. Kendime yeni bir kutu bira açtım, kafama diker vaziyette geri dönerken ortadan kaybolan Carly’ye bakınmaya başladım. Ah, lanet olsun.
Derin bir nefes alıp Carly'i aramaya başladım. Sevişiyormusçasına dans edenleri, esrar çeken kafası güzelleri ve kocaman içki şişelerini kafalarına dikenleri iterek Carly'i arıyordum ama hala hiçbir yerde bulamıyordum. Birkaç dakika geçmeden ayaklarım tüm gün koşuşturmadan ağrımaya başlamıştı. Oturacak yer bulamıyordum. Her neyse. Sanki bu insanlar sandalyenin anlamını bilmiyormuş gibi. Sonunda vazgeçip mesaj atmaya karar verdim, telefonu çıkarmamla mesaj yazmaya başlamam bir oldu.
"Neredesin? Her yerde seni arıyorum. Mesaj at ki buluşalım, yakında eve dönmeliyim."
Telefonumu dikkatimi çekmeyecek bir yere koydum. Bir sandalyeye yaklaşıp oturdum. Bacaklarımı esnetip birden rahatladım. Sakinleştim. Çok geçmeden Carly'nin 10 dakika önce attığım mesajıma hala cevap vermediğini fark ettim. Genelde mesajlarıma saniyeler içinde cevap veren Carly, sarhoş olmasını hesaba katarsak en fazla iki dakika desek.. Gerçekten endişelenmeye başlıyordum. Kalabalığın içinde bir yerde olduğunu biliyordum. Upuzun ağaçların içinden geçen yoldan vadiye inmeye karar verdim. Ellerimi cebime sokup, gece karanlıkta insanın aklına gelebilecek tüm kötü şeyleri düşünmeyi önlemeye çalıştım. Carly nasıl bu şekilde ortadan kaybolabilirdi? Acaba "Tehlike" ile konuşmamı mı bu kadar büyütüyordu? Yoksa başka bir şey mi olmuştu? Belki de birileri onunla bir yere gitmek istemiştir... Ama yine de gitmeden önce bana haber vermeliydi. Hayal kırıklığı içinde derin bir nefes aldım. Başım ağrımaya ve dönmeye başlamıştı, bu gece üç biradan sonra pek şaşırmamıştım. Dağılmış yapraklar tamda delice şeyler düşünmeye başlarken çok yardımcı olmuştu. Derken izlerin çok yakınında bir topluluk gördüm. Çok fazla takmayarak tenime tokat gibi çarpan soğuk havada yürümeye devam ederken o topluluğun normal bir topluluk olmadığını far kettim. Siyah ve kırmızı giyindiklerini gördüğüm anda Carly'nin konuşması aklıma geldi. Bunlar onun beni uyardığı gruptu. Tehlike'nin grubu. Kalbimin hızlandığını hissederken, ağaçlara biraz daha yaklaşıp onlara görünmemeye çalıştım. "Çok fazla pisliğin işine bulaştın Parker." dedi karanlıktan kalın bir ses. Midem takla atıyor, avuç içlerim terliyordu.
"Ö-Özür dilerim." dedi sesin sahibi her kimse. Kekelemeye ve sesi titremeye başlamıştı. Saklanmaktan başka hiç bir şey yapamıyordum.
"Üzgünüm artık sayılmıyor. Sana üç hafta verdik ve hala parayı bulamamışsın."
"Lütfen, biraz daha zamana ihtiyac-"
"Tabii, artık zamanın doldu." derken bi el silah ateşinin bir saniyelik parıldamasını ve adamın yere yığılışını seyrettim. Yerler kırmızı, yoğun bi sıvıyla kaplanmıştı.
Az önce ne oldu öyle?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danger (Tehlike)
Fanfic© Dünyada belieber'ların okuduğu en ünlü hikaye Okuyucu sayısı ABD'de üç milyonu geçti. Çeviri bana ait. Hikayenin hakkı; hipstastyle'e çeviri hakkı; ben sahibimdir.