Salak çevirmeniniz hikayenin yarısını silerek iyi mallık yaptı, Çok yorum ve çok vote istiyorum (sınırsızca) Emek hırsızlarından okumadığınız için sonsuz teşekkür ediyorum. Çok uzun bir bölüm . Siz birde beni bunu çevirirken ablamla görün, sapık yerlerini geçiyorum :D
Bölüm ithaflarını, bir önceki en güzel ve uzun yorum atana yapıyorum. Danger haberleri için beni takip edin ve hikayelerime de bakın. (Reklam yapmaya ölüyorum.)
Not: Bu bölüm +18’imsi şeyler ve fazla heyecan hissettirmekte. Çok koyu Belieber’sanız ve epilepsiniz veya panik atak varsa yavaş yavaş tane tane okuyun.
Beni kendi tarafına doğru çekerken doğruca kolundaki kana baktım ve gözlerim dehşetle açıldı. “Tanrı adına ne oldu sana?” Onun duyabileceği ama annemin duyamayacağı seviyede bir çığlık attım.
Ortada büyük bir sorun yokmuş gibi omuz silkti. Aptal. “Hiçbir şey.”
Tek kaşımı kaldırdım. “Sence o kadar aptalmıyım?” dedim elimi belime koyarak.
Sırıttı. “Gerçekten buna cevap vermemi mi istiyorsun?”
Gözlerimi devirdim. “Götsün.”
Beni yanına daha fazla yakınlaştırarak daha sesli bir şekilde güldü.
Yavaşça yanına biraz daha yaklaştım ve kanayan yarasına bastırdım. “Cidden Justin, ne oldu?” dedim ona bakarak.
“Hiçbir şey.” Dedi tekrar.
Bu sefer daha sert bir şekilde bastırdım.
Bir kez daha ürperdi. “Lanet olsun, acıttı Kelsey. Dikkat et.” Diye fısıldadı o düzgün dişlerinin arasından konuşarak.
“Biliyorum.” Dedim sertçe bakarak. “Şimdi ne olduğunu söyle yoksa daha sert bastırırım.” Diyerek gözlerimi kıstım.
“Blöf yapıyorsun.” Diye mırıldandı.
‘Ah, gerçekten mi’ dercesine bir bakış attıktan sonra az önce dediğim gibi daha sert bastırdım.
Ellerimi itti ve geriye doğru hareket etti. “Lanet olsun Kels. İsa (Jesus diyor),” diye tısladı.
Omuz silktim. “Sana yapacağımı söylemiştim ve tekrar yapmaktan çekinmem.” Diyerek ona yaklaşırken ben yapmadan bedeni onu engellercesine geri çekildi.
“Pekala, pekala.” Diye inledi. “Söyleyeceğim ama önce geri çekil.” Ellerini geri gitmem için arkaya doğru salladı. Geri çekildim.
“Tamam.” Dedim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. “Şimdi, anlat.”
Hala kanayan yarasına bastırırken duvara doğru yaslandı. “Lokantanın girişindeçarptığımız piçi biliyorsun?”
Bir an hatırlamaya çalıştım ve uzun, kahverengi saçlı, yeşil gözlü çocuğu hatırladım. Kafamı onaylarcasına salladım.
“Seni buraya bıraktıktan sonra kendi evime gittim ve çocuklar oradaydı. Normal takılıyorduk ta ki Bernie halletmemiz gereken işler olduğunu söyleyene kadar—”
Karışıklık içinde kaşlarımı çattım.
İç çekti. “Onlar farklı yerlere dağılmış farklı çetelere aitler ama tamamen ayrılar. İşin asıl önemli kısmı ve her şeyin boka döndüğü kısım bu.”
Bir kez daha kafa salladım, bu kez anlayışlı bir şekilde.
“The Kings yuvasının bölgesine yürüdüm ve Luke, yemekteki çocuk, oradaydı ve tabi ki o lanet adam kimse boka bulaşmadan kurtulabileceğini düşünüyordu.” Öfkeyle gürledi. “O bok tanesi deli saçması konuşmaya ve her yere yumruk atmaya başladı. İlk vuruşu ben yaptım ve çenesine bir tane geçirdim. Tekrar kendine geldi ve mideme vurdu, ben iki büklüm haldeyken bir kez de arkadan vurdu. Kendime gelince kalktım ve yumruğumla onu yere yatırdım ve tekmelemeye başladım. En son beni savurdu ve yüzümle kaburgalarımı tekmeledi.”
![](https://img.wattpad.com/cover/6458489-288-k113544.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danger (Tehlike)
Fanfic© Dünyada belieber'ların okuduğu en ünlü hikaye Okuyucu sayısı ABD'de üç milyonu geçti. Çeviri bana ait. Hikayenin hakkı; hipstastyle'e çeviri hakkı; ben sahibimdir.