Merhabalar.. Yirmi ikinci bölümdeyiz ve bu bölüm ile beraber 53 sayfa olmuş oldu. Ne istediğimi bilmeyen yoktur, herhalde –ne çıkarcı bir çevirmenim ;)- her neyse. Düşünceleriniz, eleştirilerinizi ve bir hatırınızı benden eksik etmeyin emii.. İyi okumalar. ;)
Az önce lanet olası Justin Bieber benden hoşlandığını mı itiraf etmişti yada aklımı mı kaçırmıştım? Büyük ihtimal kaçırmıştım. Büyük ihtimal sistemimde yiyecek eksikliği bulunduğu için doğru olmayan halüsinasyonlar görüyordum.
Değil mi?
Öğrenmenin tek bir yolu vardı.
“Bekle,” Bir adım geriye atarak kafamı salladım. “Az önce benden hoşlandığını mı söyledin?” Büyük gözlerimle ona bakıyordum.
Kıkırdayarak uzaklara baktı. “Şey… Doğrudan söylemedim ama itiraf ettim?” Ensesinin arkasını kaşıyarak gözlerini kaçırdı.
“Avv,” diyerek hafif bir kahkaha attım. “Ne kadar şirin.” Dedim ve yanaklarını sıktım.
Elimi tokatladı. “Yapma şunu.” Diye homurdandı.
Sırıttım. “Justin Bieber’ın duyguları olduğunu kim bilebilirdi?” dedim bebek sesiyle ve Justin bana bakarken bir kez daha kıkırdadım.
“Kapa çeneni,” diye mırıldandı alt dudağını ısırarak. “Kalpsiz olabilirim ama o kadar da değilim.”
“Hey,” dedim ve ellerimi kaldırdım. “Sana hiç kalpsizsin demedim.”
İç çekmeden önce düşündü. “Doğru.” Diye mırıldandı elini saçları arasında dolandırırken.
“Eh,” dedim ayak üzerinde sallanırken. “Ben de senden hoşlanıyorum.” Diye fısıldadım dudaklarını karşı. Onları hafifçe öptükten sonra geri çekildim ve yürümeye başladım.
“Nereye gidiyorsun?” diye bağırdı arkamdan.
“Arabaya. Açlıktan ölüyorum.” Range Rover’ına doğru yürürken ‘açlıktan ölüyorum’u vurgu içinde söylemiştim.
Saniyeler sonra yaprakların ezilme sesini duyduğumda arkama bakarak Justin’in olduğuna emin oldum. Kollarını belime sararak beni ön tarafına doğru çekti.
“Hey bebeğim,” Kışkırtıcı bir şekilde kulağıma fısıldarken sırtımdan bir ürperti geçti.
“Beni korkuttun,” Nazikçe eline vurup elimi onunkinin üstüne koyarak yürümeye devam ettim.
Koyu bir ses tonuyla güldü. “Alış buna bebeğim.” Dudaklarını kulağıma dayayıp hafifçe gagaladıktan sonra arabaya vardık ve binmem için beni bıraktı.
Diğer tarafa yürüdüm ve içeri otururken Justin de diğer tarafa dolandı. İçeri oturduktan sonra bizi yemek yemeye götüreceği yere doğru caddede hızlandı.
Sessizlik ve sıkıntı içindeki birkaç dakikadan sonra koltuğumda hareketlendim. Radyoya doğru bir bakış attım ve sonra ona döndüm. Dudağımı ısırarak radyoyu açıp açmamayı düşündüm.
“Hey, Justin?”
“Hm?” Bir saniyeliğine bana baktı ve gözlerini tekrar yola çevirdi. Sol kolunu direksiyona doğru asarak deri montunun ceplerini karıştırdı, bir sigara daha çıkartıp yaktıktan sonra kutuyu geri koydu ve bir nefes çektikten sonra araba dumanla doldu.
“Radyoyu açabilir miyim?”
Gülerek bir nefes daha çekip dumanı dışarı verdi. “Hayır.” Camı açıp içeriye temiz hava girmesine izin verdi ve sonra tekrar kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Danger (Tehlike)
Fanfiction© Dünyada belieber'ların okuduğu en ünlü hikaye Okuyucu sayısı ABD'de üç milyonu geçti. Çeviri bana ait. Hikayenin hakkı; hipstastyle'e çeviri hakkı; ben sahibimdir.