Bölüm 25

23.5K 768 174
                                    

Merhaba.. Bölüm atamadım ama cidden ne aksilik varsa başıma geldi, yemin ederim. Bu arada parantez için yorumlarımı seviyormuşsunuz, bende sizi çok seviyorum :P Bıdı bıdı etmeyelim. İştee karşınızda 25. Bölüm! 

Bu arada kesin ve kesin uymayacağınızı biliyorum ama aşırı derecede uygunsuz ifadeler ve sözler içermekte. Bırakacak etkiden Adriana ya da ben sorumlu değiliz. 

İyi okumalar.. 

 Justin’in gözünden

 Önümdeki masaya sert bir yumruk geçirirken sinirli bir homurtu çıkardım. “Bu lanet olası çok saçma!” diye çığlık attım yüzüm kızarırken.

 “Dostum, sakin ol.” Dedi John sorunsuz bir tavırla ama onu umursamayarak şiddetle başımı salladım.

 “Nasıl oluyor da onu takip edemiyoruz? Bu sikik şey bozuk falan mı?” Tüm ekipmanın yayılı olduğunu önümdeki masayı birden tekmeledim.

 Keskin bir nefes aldım , önümdeki saçlarımı elimle geriye aldım.

 “Masayı tekmelemek bunu çalıştırmayacak, Justin.” Bruce başını sallayarak konuştu. “Götünü oturtman ve odaklanman gerekiyor.”

 Zeminde tempo tutarken söylediklerini duymazdan geldim. Tek düşündüğüm Kelsey’i tamamen kaybetmeden bulmaktı.

 Beni kenara itecek başka bir söz söylememek için Bruce dilini ısırdı. “Bize başka ne söyleyebilirsin?”

 “Başka ne söylememi istiyorsun?” diye karşılık verdim gözlerine bakmak için dönerek. “Tek bildiğim bir orospu çocuğuyla kırmızı Cabrio’ya binip lokantanın aşağısına doğru gittiği.”

 Bruce sinirle alnını ovuşturdu. “Onları bulacağız. Tamam? Tek yapman gereken sakin olmak ve odaklanmak. Onları kaybettiğimizi düşündüğün her an masayı tekmeleyerek bir yere varamazsın. Onu bu şekilde bulamayız, tek yaptığın kafanda senaryolar kurmak.”

 “Kafamda senaryo kurmuyorum,” diye bağırdım. “Sadece bekleyerek riske girmek istemiyorum.” Kaşlarımı çattım.

 “Ne kadar oldu? Bir saattir burada oturuyor ve onu bulmaya çalışıyoruz. Ya şu an bana ihtiyacı varsa?” Başının belada olduğunu düşündükçe büyük bir endişe dalgası bedenimi ele geçiriyordu.

 “Neden ilk gittiğiniz yerden kaçtı?” diye tısladı Bruce.

 Omuz silktim ve boynumun arkasını tırmaladım.

 Bruce acı acı inanamayarak güldü. “Oğlum bana omuz silkme ve gerçeği söyle. Ne oldu?”

 “Restorana gittik, sinirlendi ve gitti.” Uzaklara baktım.

“Evet ama neden?” diye vurguladı bana dikkatle bakarken.

 İç çektim. “Jen’in orada garson olarak çalıştığını bilmiyordum, siparişlerimizi almak için o geldi. Gitmesini söyledim, Kelsey birbirimizi tanıdığımızı anladı ve nasıl ve neden olduğunu bilmek istedi. Ona söylemeyince sinirlendi ve gitti.” Dudağımı ısırıp kavgamızı tekrar düşündüm.

 Büyük bir aptallık yapmıştım.

 Sadece ona söylemeliydim…

 “Neden ona söylemedin?”

 Derin bir nefes verdim. “Bu saçmalıklarla çevrili hayatımızı ona nasıl anlatabilirdim? Ha? Jen’in beni arkadan bıçaklayan iki yüzlü bir sürtük olduğunu nasıl açıklayabilirdim?”

Danger (Tehlike)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin