"Ablamın o işareti nasıl gördüğünü anlamıyorum, ben o topraklarda o iğrenç adamla yaşadığım zaman içinde Simon'u bir kez olsun çıplak görmedim ya da onu görmüş olsam da hatırlamayacak kadar küçüktüm. Hatta onun asil kıyafetleriyle uyuduğunu düşündüğüm anlar olmuştu," diyerek dudaklarını büzdü ve mide bulantısını geçiştirmek isteyerek başını iki yana salladı ve geçmişi unutmaya çalıştı. Boğazındaki yara izine dokunarak amcasının yıkıp döktüğü hayatlarını hatırlaya çalıştı ama ona öfkeyle bakan Harold ona bunu yapmaması gerektiğini söylermişcesine bakmaya başladığında olanları unutmaya çalıştı.
"Ablanın neler yaşadığını bilmiyorum ama bu işaretlere dair birkaç şey duymuştum yani ablan ve Eider doğru bir izin peşinde olabilirler," dedi Harold olduğu yerde kaçıncı turunu attığını bilmeden. İngiltere toprakları üzerindeki en güçlü lordlardan biriydi, neredeyse her şeyden bir şekilde haberi oluyordu. Seneler önce kulağına gelen 'yıldız işareti taşıyan' adamlara dair hiçbir şey elde edememiş olduğunu hatırladı. Evet, bir gruptan haberi vardı, Simon onu kendi aralarına davet etmişti ama hiçbir zaman yıldız işaretinin onlarla ilgili olabileceğini düşünmemişti.
"O zaman bize de Eric'e yardım etmek ve bu işi çözmek düşüyor Harold."
Harold yüksek bir taşın üstünde duran güzel karısını içini çekerek izledi. Uzun kızıl saçları poposuna kadar iniyor ve hafif rüzgârda dalgalanıp her defasında yüzüne ve bedenine sarılıyordu. Harold Julie'nın saçlarını kıskandı ve o saçların yerinde olup minik karısına sakıca sarılmak, etrafında uçuşmak istedi. Julie'nın parmaklarıyla saçlarını kulaklarının arkasına bıkmadan sıkıştırışını her defasında yutkunarak izledi. Ne kadar güzeldi... Ona sahip olmayı hak etmiyordu ama Tanrı Julie'yı hiç ummadığı anda ona göndermişti.
"Aklından neler geçiyor Harold?"
"Seni hak etmediğimi düşünüyordum."
Julie aslında bir rüzgâra âşık olmuştu. Nereye eseceğini bilmeyen bir rüzgâra, önüne geleni yakıp yıkan bir rüzgâra... Harold bazen onu sıcaklığıyla sarmalasa da çoğu zaman içini ürpertecek kadar soğuk olmayı tercih ediyordu.
"Neden beni hak etmediğini düşünüyorsun Harold?" dedi ve tek bir sıçrayışta Harold'ın önünde belirdi.
"Gördüğüm kadın tapılası bir güzelliğe ve tertemiz bir kalbe sahipken ben elleri kana bulanmış katı kalpli, bencil bir piçim, Julie..."
"Sen benim kalbini kazanmak için çabaladığım eşsiz bir adamsın Harold."
Harold onların bu inanç savaşının sonsuza kadar sürebileceğini anladığı anda bakışlarını kaçırdı ve Julie'nın kokusundan sıcaklığından sıyrılarak hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalıştı.
"Benden kaçamayacaksın Harold... Her ne olursa olsun kader bizi hep bir arada tutacak sen istesen de istemesen de."
Adımlarım senden uzağa gitse de kalbim hep sana doğru koşuyor olacak Julie... Aşkda bu değil midir zaten... Kaçarsın ama o çoktan ayağına bağlanmıştır bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Historical FictionYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...