Harold Bella'ya soru sormuyor, kızıyordu. Evlendiği adamın geçmişini kurcalamaya hakkı olmadığını düşünüyordu ve bunun için bile oradan çekip gidebilirdi. Eric'i de alıp Bella'yı kendi kuşkulu dünyasında yalnız bırakmak istemişti. Onun neler yaşadığını Bella gerçekten bilmiyor gibiydi. Ve Harold bunu memnuniyetle ona anlatabilirdi, böylece Bella kocasına hak ettiği saygıyı gösterebilirdi.
"Siz evleneceğiniz adamın hakkında bilgi mi topladınız!"
Bella ona bağıran adam karşısında ufak bir karınca gibi hissetti kendisini, güçlüydü ama Harold'a karşı savunmasızdı. Bir karıncanın file karşı hiç şansı yoktu. Alnını ovuşturarak konuşmaya, Harold'a cevap vermeye çalıştı ama ne derse desin yaptığı hatayı telafi edebilecek bir nedeni yoktu. Eric gibi onurlu ve güçlü bir adama böylesine güvensiz bir harekette bulunmaması gerekirdi.
"Ben yalnız ve savunmasız bir kadındım! Karşıma çıkan benimle evleneceğini söyleyense bir yabancıydı!"
"Bu yaptığınızı haklı çıkarmaz leydim. Eric'e biraz zaman ve şans verseydiniz o size mutlaka geçmişini anlatırdı. Bunu herkes hak eder!"
Bella utanarak başını yere eğdi ve utançla kaybolan sesinin son tanelerini yakalamaya çalışarak Harold'a karşı koymaya çalıştı. Julie ve Heyalof'tan bir destek bekledi ama ona bakan kadınların yüzlerindede aynı onaylamaz ifadeyi görünce hayata dair biriktirdiği umutları bir bir yıkıldı.
"Ailesini bulmak ve ona yardım etmek istedim lordum! Onu bir kez olsun gülümsetebilmeyi istedim, beni anlıyor musunuz?" dedi Bella, cam taneleriyle dolu olan sesi boğazını yırtarak geçerken nasıl ayakta durabildiğini bilmiyordu. Tam dizleri üzerine çökecekken koluna giren Heyalof'un desteğiyle ayakta durdu ve ona öfkeyle bakan Lord Harold'dan içini rahatlatacak bir cevap bekledi.
"Yüzüğün ailesiyle nasıl bir bağlantısı olabilir, Leydi Bella?"
Bella kuruyan dudaklarını diliyle ıslatarak Harold'a yaklaştı. Ufakta olsa bir ışık görmüştü karanlığın içinde belki de Eric'i hem üstüne atılan suçtan kurtarabilir hemde ailesini bulabilirdi.
"Siz ünvanı olan güçlü soyluları benden daha iyi tanıyorsunuz lordum. Eric'in göğsünde sallanan yüzük yeşil bir yakuttu ve taşın kenarlarını kaplayan gümüşün etrafını saran bir yılan vardı ve yılanın etrafıda dikenli bir telle sarılı gibiydi, çok iyi bakamasamda bunları gördüğüme eminim," dedi Bella bir şey atlamamak için başını elleri arasına alıp sıkıştırdı. Sanki kafasından dökülecek tek bir noktanın yere düşmesini bekler gibi bir hali vardı. Onun çaresizliği herkesin gerilmesine neden olmuşken Julie kimsenin beklemediği bir anda bağırarak konuşmaya başladı. Elini Harold'ın elinden kurtarmış arkadaşına umutla sarılmıştı.
"Dediğin yüzüğün aynısı Hamertor Dükü Ferdor'da da vardı," dedi Julie sarıldığı Bella'yı havaya kaldırıp döndürürken kulağına doğru gür kahkahalar atıyordu. Bella hiçbir şey anlamamasına rağmen kollarını ona sarılmış olan minik güzel kadına doladı. Günlerdir ihtiyacı olan sevgiyi ve umudu ona veren, Leydi Julie olmuştu. Güzel kadın onu bırakıp Harold'a koşarken Bella yanaklarını avuçları içine alıp dönen başını durdurmak istedi ama bu küçük hareketi ona fayda sağlamamıştı.
"Julie emin misin?" dedi Harold önünde zıplayan ve durmak gibi bir niyeti olmayan karısına eğlenerek bakarken. O da içinde oluşan umudun sönmesini istemeyerek Julie'nın konuşmasını bekliyordu.
" Lord Ferdor'un kayıp bir çocuğu olduğunu hiç duymadım Julie?"
Julie Harold'ın ona konuşması için müsaade edeceği zamanı bekledi ama kocasının susacakmış gibi görünmediğini anlayınca elini herkese korku salan Harold'un dudakları üzerine kapattı.
"İzin ver anlatayım Harold!"
Harold'ın şaşkınlıkla açılan koca gözlerini görünce Julie gülmeye başladı. Eli altında hareket eden dudakların verdiği hisle onun gözleride kocaman açıldığında ve kahkahası yarım kalınca bu sefer eli altında kahkahası boğulan Harold olmuştu. Julie aniden sevdiği adamın etkisinden uzaklaşmak için geri çekildi ve tekrar Bella'nın koluna girerek arkadaşına destek olmaya devam etti, kime dokunsa ya da kime baksa hep aynı heyecanla karşılaşıyordu. Julie üzerindeki baskıyı azaltmak ister gibi omuzlarını silkti.
"On beş yaşlarındaydım ve ailenin en küçüğü olduğum için o baloya amcamla beraber ben gitmek zorunda kalmıştım. Deli dolu bir çocuktum, amcamın beni zaptetmesi biraz zordu. Koca balo salonunda koştuğumu ve bir leydinin kabarık eteğine takılarak Lord Fertor'un ayaklarının dibine düşmüştüm, işte o kısacık anda bana uzanan elini süsleyen yüzük o geceye dair hatırlayabildiğim tek şey olarak hafızamda kalmıştı, takii bu güne kadar! İşte hatırlamam bu yüzden bu kadar kolay oldu. Amcamdan yediğim dayağı ise söylememe gerek yoktur sanırım," dedi Julie ve bunu der demez yanında beliren Harold'a sevgiyle gülümseyerek âşık olduğu adama döndü.
"Şimdi iyiyim ve beni daima koruyacak olan bir adama sahibim Lord Harold," dedi Julie ve aşklarını bölmeye çalışan kulak tırmalayan gür öksürük sesine boyun eğmek zorunda kaldı. Öksüren üç kırmızı yüzü gördüğünde utanarak konuşmaya devam etmesi gerektiğine karar verdi.
Bella öne doğru atılarak Leydi Julie'ın kolunu tuttu ve genç kadını kendisine çekti. "Eğer söyledikleriniz doğruysa Lord Fertor, Eric'in babası olabilir," dedi Bella elini eteğinin pileleri arasında gezdirirken. Julie kolunu sıkan ele dur demesi gerektiğinin farkındaydı ama öyle bir anda Bella'yı kırmak istemediği için genç kadının sert tutuşuna katlanmaya karar verdi.
"Bunu öğrenmenin tek yolu Lord Fertor'a kayıp bir çocuğu olup olmadığını sormak," dedi Julie, Bella'yı çok fazla umutlandırmak istemeyerek. Başını yanlarında duran Heyalof ve Ian'a çevirerek onların kendilerine daha fazla yanaşmalarını istedi. Sanki onları birilerinin duyabileceğinden korkarak eğildi ve yaptığı bir başka planı onlara anlatmaya başladı. Harold karısının zekâsı, umudu karşısında gururla ve mutlulukla gülümserken yakaladı kendisini, ona hiçbir iş bırakmayacak gibi duran güzeller güzeli kızıl cadısını bir ömür seyredebilirdi.
"Ian yanına Heyalof'u da al ve yola çıkın. Lord Fertor'un toprakları Preston ve çevresini içine alıyor yani biraz daha iç kesimlerde kalıyor, eminim güçlü surları gördüğünüzde doğru yere geldiğinizi anlayacaksınız," dedi Julie ve eline aldığı uzun bir çubukla onlara gidecekleri istikameti çizmeye başladı. Tehlikeli yollardan uzak durmalarını, haydutlara yakalanmadan sessizce ilerlemelerini hatta geceleri bile hiç durmamaları gerektiğini söyleyerek, hararetle konuşmaya devam etti. Bella onun için bir bütün halinde hareket eden ve hiç düşünmeden tehlikenin içine atlayan insanları gözlerinden süzülen yaşlarla izledi.
"Neden ağlıyorsunuz Leydi Bella?"
Bu korktuğu ve hayranolduğu bir başka adamın, Harold'ın derin ve insan ruhunu dolduran sesiydi.Bella yanaklarından süzülen taneleri silerek gülümsemeye çalıştı. Tamdudaklarını açıp konuşacağı sırada kale duvarlarının geniş kapılarındansürüklenerek çıkarılan Eric'in güçlü bedenini gördü! Kral, Eric'e hak ettiğisaygıyı göstereceğini ve yargılamada adil olacağını söyleyerek yalanlarına biryenisini daha eklemiş gibi görünüyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Historical FictionYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...