*
Kapıya vuran elin şiddeti her geçen saniye artıyordu. Bella araladığı gözlerini başka bir odanın içinde açtığında ufak bir çığlık attı. Evet, kendi odasındaydı ama oraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Bunu yapanın İskoç askerleri olduğundan emindi.
Ağırlaşan başını yastıktan kaldırdı ve aniden sessizleşen kapıya küfürler ederek yaklaştı. Tam yatağına geri dönmek üzereyken yerdeki yıpranmış kağıdı gördü. Üzerindeki mürekkep dağılmıştı ve bu da yazının yeni yazıldığını gösteriyordu. Odasının içerisini aydınlatan mumlara yaklaşarak birbirine karışan yazıları okumaya çalıştı.
Justın öldürüldü. Sizi bu gece Lord Eric'in yanına sokacağız leydim. Camınıza çarpan üç taşın ardından zindan kapısının yakınındaki büyük ahşap kapının önünde bizi bekleyin.
İskoçyalılar
Bella eliyle ağzını kapayarak içine düştükleri karanlığı aydınlatacak bir ışık aramaya başladı ufak aklının kör odalarında ama onu karşılayan boşluklardan başka bir şey bulamadı. Odasında dönüp durdu. Yapacak bir şeyi olmadığını anladığında giyinmeye ve tüm bedenini küçük hançerlerle donatmaya başladı.
Eric'i görecek olmanın heyecanını bile yaşayamıyordu. Çıkış yolunu bulmak için o kadar çok kafa yoruyordu ki dünyadan kopup gidiyordu. Baldırına bağladığı hançerlerini sağlamlaştırarak elbisesinin eteğini yere indirdi.
Tık... Tık... Tık...
Görev onu çağırıyordu.
Bella zindan kapısının biraz önünde bulunan ahşap kapının önünde duruyordu. Onu kimsenin görmemesini umut ederek ve İskoç askerlerinin kocasına ulaştığını düşünerek rahatlamaya çalıştı. Takii karanlığın içinden çıkan gölgenin kolunu tutmasıyla.
"Ahhh..."
"Leydim sakin olun, benim Hayalet," dedi genç adam ve Bella o an onun gerçekten hayalet olduğuna inandı. Ayak seslerini duymamış, varlığından ufacıcık bir iz bile hissetmemişti.
"Beni Eric'e götürmeyecek misiniz?"
"Şu an tamda onu yapacaktım, Leydim beni takip edin," diyerek leydisini ahşap kapıdan içeri soktu. Bella içeride onu karşılayan iki adamı daha gördüğünde kendisini güvende hissetti. Hayalet yanından uçarcasına ilerleyip taşlarla süslü duvarı yıkmaya başladığında korkuyla ileri atıldı ve genç adamı durdurmaya başladı.
"Yavaş ol tüm kaleyi başımıza toplayacaksın, ayrıca kalemin duvarını yıkarak Eric'e nasıl ulaşmamı sağlayacaksın?" dediği anda karşısında beliren gizli geçitin varlığıyla dona kaldı.
"Tanrı aşkına bu da ne?"
"Gizli bir geçit."
"Bunu nasıl bulduğunuzu sormak dahi istemiyorum," diyerek geçitin darlığına gözü takıldı. Onu izleyen adamlar onun kararını bekler gibiydiler.
"Leydim oradan sadece siz geçebilirsiniz, zindanlarda askerler yok sadece kapıda nöbet tutan iki asker var, bu yüzden rahat olun ama yine de işimize yarayacak en ufak bir şey varsa bunu lordumuzdan öğrenmeye çalışın," dedi hayalet ve leydisini geçite davet eder gibi elini havaya kaldırdı.
Bella yıllanmış taşlara dokunduğunda elinde kalan parçaları temizleyerek ilerlemeye devam etti. Arkasına döndüğünde üç adamda ufak bir nokta gibi görünmeye başlamıştı.
Sakin ol Bella...
Önüne çıkan dar yollarda zıplayarak, kimi zaman küçük çığlıklar eşliğinde akreplere ve büyük örümceklere yakalanmadan elindeki feneriyle ilerlemeye devam etti. Süzgeç şeklindeki demir kapıya uzanmak üzereyken önündeki ufak ve dipsiz uçurumu son anda gördü. Babasının yaptığı hiçbir şeye anlam verememişti, önünde duran uçuruma anlam veremediği gibi. Feneri olduğu yere bırakarak karşısında duran demir süzgece atladı.
Güçlükle araladığı ufak boşluktan süzülerek geçti ve kendisini geniş ve sessiz zindanın ortasında buldu. Gerçekten içeride kimse yoktu, zindan dedikleri yer ufak bir ev gibi tasarlanmıştı ama evden tek farkı odalarının kapılarının demir parmaklıklar olmasıydı. Onu çağıran mum ışığına doğru koşarak ilerledi, Eric'in uyuduğunu görerek rahat bir nefes aldı.
"Eric uyan!"
Eric yine rüya gördüğünü düşünerek ona seslenen karısına aldırış etmedi ve uyumaya devam etti. Kulağına dolan sesin gerçekliği aklına ilişmeye başladığında yattığı soğuk tahtaların üstünden kalkarak gözlerini demir parmaklıklara dikti ve orada Bella'yı görmeyi umdu.
Onu gördüğünde ise ayaklarının hızına kalbide eşlik etti. Parmaklıklarda buluşan elleri içlerindeki özlemi söndüremesede bir parça olsun rahatlamalarını sağlamıştı.
"Buraya nasıl geldin?"
"Bende seni çok özledim Eric!"
Eric kirli yüzünü omzuna silerek bakışlarını netleştirmeye çalıştı, ellerine dolanan sıcak eller içini ısıtırken gülümsediğini fark etti. Gülümseyebiliyorsa hâlâ umut var demekti.
"Buraya nasıl geldin Bella?"
"Askerlerin sayesinde," dedi ve daha fazla açıklama yapma gereği duymadan ellerini Eric'in elleri arasından çekerek genç adamın ensesine koydu ve yüzünü yavaşça demirlerin arasına yaklaştırarak Eric'e tutku dolu bir öpücük verdi. Eric o öpücüğün ardından her şeyi unuttu ve Bella'nın gözlerine daldı kısa bir süre için... Ensesinden kayıp düşen elin kaybıyla kendine geldi.
>ȽN8H�
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Fiction HistoriqueYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...