-33-

7.4K 479 4
                                    


"Şiii... Üstümden in ve onlara rezil olmadan önce buradan gidelim Bella," dedi Eric gülümseyerek karısının kollarını kendi bedeninden ayırmaya çalıştı ama yine de onu tamamen kendinden koparamadı, ki zaten böyle bir isteği de yoktu.

Onlar kendi dünyalarında kaybolmuşken Ian kaçırmaya çalıştığı gözlerini karanlık ormanın derinlerine dikti. Ama Heyalof gibi ateşli ve zeki bir kadından kaçamayacağının farkındaydı. Arkasında birleştirdiği elleri ve havaya savurduğu ufak ıslığı eşliğinde oradan çaktırmadan uzaklaşmak üzereyken Heyalof'un sıcak bedenini sırtında hissettiği anda donup kaldı.

"Sende beni seviyor olabilir misin Ian?"

"Olabilirim," dedi Ian gülerek, göğsünde birleşmiş olan küçük ellerin üzerinde gezdirdi ellerini. Heyalof arkasında duruyor yüzünü sırtına gömüp ona içinde fırtınalar kopmasına neden olan sorularını soruyordu ama Ian daha fazla beklemek ve duygularını gizlemek istemiyordu. Ne kadar inkâr ederse etsin Heyalof'a karşı hissettiklerini saklayamayacağını biliyordu. Çok uğraşmışlardı kaçabilmek için ama her defasında kaçtıkları yere geri dönmüşlerdi. Heyalof aşk acısını yaşamış olan tutarsız ruhunu ehlileştirmek için elinden geleni yaptığı sırada Ian'a olan sevgisini fark etmişti. Ian'sa en başından beri sahip olmak istediği kadını her şeyiyle kabul etmişti.

"Ian bende seni seviyor olabilirim..." dedi Heyalof onun sırtını ısırdığının farkında değildi. Ian'dan duyduğu hırıldamanın ardından dişlerini araladı ve genç adamın acısını dindirmek için ısırdığı yere öpücükler kondurdu.

"Farkında bile değildim... Özür dilerim Ian... Sanırım sana zarar vermekten hiç vazgeçmeyeceğim..."

Ian göğsündeki minik ama kararlı elleri ayırarak yüzünü Heyalof'a döndüğünde genç kadının ay ışığında parlayan ıslak yüzüyle karşılaştı. Sevdiği kadının yüzünü elleriyle sildi ve gözyaşlarının gittiğinden emin olduktan sonra hasret kaldığı yanaklara sıcak birer öpücük kondurdu.

"Artık ağlama ve bundan sonra bana vereceğin her şeyi mutlulukla kabul edeceğimi de unutma... Bu ister sert bir tekme olsun, ister korku dolu ufak bir ısırık..." dedi ve Heyalof'un burnuna sıcak bir öpücük daha kondurup lordunun görüş alanından çıkmak üzereyken Eric'in bakışlarıyla durdu.

"Emredin lordum, sanki bana bir şey söylemek istiyor gibisiniz," dedi ve beklemeye başladı. Eric onun sahip olduğu en iyi asker olduğunu bilerek rahatladı ve endişeli gözlerini Heyalof'un üzerinde gezdirerek tekrar Ian'a baktı.

"Ona dikkat et Ian ve yarın akşam iki grup olacağız ve iki lordun hayatına sızmaya çalışacağız size haber yollayacağım. Şimdi gidin ve dinlenin," dedi Eric ve onların yanlarından ayrılması üzerine bakışlarını karısına çevirdi. Bella ondan bir şeyler bekliyordu ama Eric o kelimeleri söylemek için kendisini hazır hissetmiyordu. Tuttuğu küçük eli yavaşça bıraktı ve arkasını dönüp yürümeye başladığında bacağına inen sert tekmeyle acıyla sızlandı.

"Bir kız gibi naz yapacak ve kırılgan ruhunla beni üzmeye devam edeceksin öyle mi! O zaman canın cehenneme Eric! Bir saat sonra beni kilisenin arkasında bekliyor ol orada buluşalım, daha fazla yanında durabileceğimi düşünmüyorum!" dedi ve hırsla yanaklarını silerek Eric'e bir omuz darbesi daha indirdikten sonra yoluna devam etti.

*

Eric kollarına düşen hafifliğin sersemletici etkisiyle kilisenin ıslak duvarına yaslanmak zorunda kaldı. Kollarında duran güzel kadının yüzünü göremese de onu kokusundan tanıyabilmişti. Bella... İpek saçları kollarına değerek süzülürken, kokusu onu sarmalıyor ve heyecanla inip kalkan göğsü kendi göğsüyle birleşiyordu. Eric yüzüne çarpan sıcak nefesin büyüleyici etkisinden kurtulmak için başını yana çevirdi ve kollarında duran kadını ayakları üstüne bıraktı.

"Bana burada beklemem gerektiğini söylemiştin, üstüme atlayacağını değil!"

Sözlerini onu iğnelemek için dudaklarından çıkarken içindeki âşık adam dudaklarında beliren gülümsemeye engel olamıyordu. Bella'yı beklediği sırada kilisenin arkasında dolaşmış ve olabildiğince her yeri kontrol etmeye çalışmıştı ama bakmadığı ya da gözden kaçırdığı tek yer tepesinde duran ağacın dalları olmuştu ve güzel karısı o ağacın en güçsüz dalına basarak tepesine inmeyi tercih etmişti. Ona göre bir sorun yoktu ama Bella'nın yere düşüp bir yerini incitme olasılığı yüzünden genç kadına kızmak istiyordu.

Bella utanarak başını yere eğdi ve ona pis bir haşereymiş gibi bakan kocasına bakmamaya çalıştı. Eric'den önce kilisenin arkasına gelmiş, kimseye görünmemek için çıktığı ağacın tepesinden inmemeye karar vermişti. Dakikalar sonra ağaçların altında gezen Eric'in sessiz adımlarını duymuş, inmek için sağlam dalları ayaklarıyla yokladığı sırada kendisini düşerken bulmuştu. Düşmemek için tutunduğu dalın kolunu kestiğinin geç de olsa farkına varabilmişti ama o an bunu umursamadı çünkü utancı acısının önüne geçiyordu.

"Geç kaldın! Ve kesinlikle üstüne atlamak gibi bir niyetim yoktu! Ben sadece düştüm ve buna engel olamadım," dedi ve parmaklarından süzülen kanın sıcaklığıyla bakışlarını sol eline kaydırdı. Canı acımıyordu ama kanının akması tüm dikkatini dağıtıyordu. Siyah gömleğini sıyırarak Eric'i o an için unutmaya karar verdi. Kolundaki derin yarığı gördüğünde korkuyla iç çeken kişinin kendisi olduğunu düşündü ama nefes dahi alamadan yarasına baktığı için bunu yapanın Eric olduğunu anladı. Bakışlarını kaldırıp Eric'e baktığında sevdiği adamın dudaklarını ısırarak koluna yapıştığını gördü, gözlerini kapayarak onun sıcak elinin verdiği huzur ve güven hissinin keyfini sürdü.

"Seni akılsız kadın! O ağacın tepesinde durmak zorunda mıydın? Burada olmasaydım yere çakılacaktın," Eric böyle bir şey olmadığı ve o düşerken ağacın altında olması Bella için büyük bir şans olmuştu. Bella tepesine düştüğü için neredeyse sevinecekti ama parmakları arasından süzülen sıcak kanın verdiği hisle ağacın kestiği tene dokundu yavaşça, Bella elleri altında tıslıyor sessizce küfürler ederek acısını bastırmaya çalışıyordu.

Bella ağzını açıp ona cevap vermek üzereyken Eric'in kendi kalın pelerinini dişleri arasına alıp yırtışını izledi. Bir İngiliz gibi giyinmişti ve şimdi onun için giysilerini parçalıyordu. Gözleri doldu, Eric'in kanlı parmaklarını omzundan beline kadar inen vazgeçemediği ekose kumaşının renklerine bulayışını izledi. Onu sevmemek için bin tane bahane üreten adam şimdi karşısına geçmiş onun için endişeleniyordu. Panikle haraket ediyor Bella'nın gözüne ufak bir çocuk gibi görünüyordu.

"Benimle ve duygularımla alay etmekten ne zaman vazgeçeceksin?"

"Her fırsatta önüme duygularını ve kendini sürmekten ne zaman vazgeçeceksin?"

Bella şimdi gerçektenyere çakılmıştı. Kolundaki yara Eric'in ona verdiği acıların yanında bir hiçsayılırdı. Eric, kolunu yırttığı parçalardan biriyle temizleyip sonrasında onudikkatle sarmıştı bile. 7ȽGYH�

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin