Onun Heyalof'a karşı bir şeyler hissediyor olduğunu ilk görüşte fark etmişti ama ikisinin de kalbi farklı amaçlar uğruna atarken Harold onları gözetim altında tutmak ve katı davranmak zorundaydı.
"Şimdi oraya gidecek, Eric'e yalnız olmadığını herkesin içinde göstereceğiz! Bunlar kralın askerleri ve tüm lordlar ona saygısını sunmak için buraya geleceklerdir," dedi ve ona bakmadan karmaşayı izleyen Julie'ya döndü.
"Seni böylesine tedirgin eden şey ne Julie?"
"Onların burada kalmalarını sağlamalıyız Harold."
"Bu gösteri zaten uzun sürecek Julie! Edward bu toprakları Eric'den almak, ona ihanet eden lordlardan kurtulmak istiyor ve her ikisinin de gerçekleşebilmesi için onları bir arada tutması gerektiğini biliyor yani kralımız sandığımızdan daha zeki! Buraya sadece toprakları Eric'den geri almak için gelmiş olamaz," dedi atının yumuşak karnına vurarak ileri doğru atıldı.
"Kim benimle birlikte baloya katılmak ister?"
Harold kulaklarına dolan naralar eşliğinde kalabalığın içine girdi. Atlarını ahırlara doğru sürdüler kimsenin dikkati çekmemişlerdi ama baloya hızlı bir giriş yaptıklarında olacakları düşündükçe dudakları istemsizce kıvrılıyordu.
Kâbusuna merhaba demek ister misin İngiltere?
*
Bella odasında dönüp dolaşıyor ve işlemeyen aklına lanetler yağdırıyordu. Giydiği yeşil elbise heryerini belli ediyor, içindeki ateşli kadın ona doğru yolda olduğunu söyleyerek kanına giriyordu. Eric'i elde etmesi gerektiğini söyleyen benliği ona bildiği tüm doğrularını yıkması ve aşması gerektiğini söylüyordu. Aşkın varlığına ve gerçekliğine inandırması gereken bir adam vardı. Ama düşüncelerini işgal eden görevleri, aşkının bir adım önüne geçerek içinin sıkıntıyla dolmasına neden oluyordu. Huzurla geçen onca senenin ardından bunca karmaşanın içine düşmek Bella'ya sandığından daha ağır gelmişti. Eskiden mutlu bir hayat sürdüğü söylenemezdi ama en azından kendi kabuğuna çekilip kimsenin gözüne batmadan halkını korumaya ve huzurla nefes alıp hayatını devam ettirmeye çalışmıştı.
Sakin ol Bella, önce gidecek Eric'le olan savaşını kazanacaksın daha sonra onunla beraber topraklarına ve halkına sahip çıkıp kralı başından def edeceksin!
Bella aklında yapacaklarını sıraladı. Ve yapacaklarını düşündükçe omuzlarının daha fazla çöktü. Önünde bir yol uzanıp gidiyor, o bu yolda nasıl ilerlemesi gerektiğine karar veremiyordu. Eli odasının soğuk ve çirkin kapısına uzandı. Yaşayacağı gecenin ardından asla eskisi gibi olmayacaktı. Aklında dolaşan tek düşünce Eric'in iliklerine kadar işlemekti. Bunu nasıl yapacağını planlamamıştı ama yapacaklarıyla hem kendisini hem de Eric'i şaşırtmayı dileyerek odasının kapısını kapayarak ilerlemeye başladı.
Annesinin yeşil taşlarla süslü elbisesine bakarak dirseklerine kadar uzanan beyaz eldivenlerini ve açıkta kalan inci kolyesiyle kulaklarını süsleyen inci tanelerini kontrol etti. Dar merdivenlerin başında sakinleşmeye çalıştı, kabarık eteğini hafifçe kaldırarak geniş avluda adımlarını sıklaştırdı. Ne kadar hızlı yürüdüğünün farkında değildi ama ona aç gözlerle bakan erkekleri fark ettiğinde durup elbisesini kontrol etme isteğiyle doldu. O an açık kalan ağzı özgürlüğünü ilan etmek üzere olan göğüslerine takılı kaldı. Bir leydi gibi değil de, bir asker kadar sert ve hızlı hareket ettiği için elbisesi aşağıya doğru kaymıştı. Herkes ona bakarken elbisesini tutup yukarı doğru çekiştirmek uygun olmayacağı için sıkıntıyla ellerini yeşil ipek eteğinin üstünde gezdirdi. Ona bakan gözlerin ağırlığını üstünden atmaya çalıştı. Huzursuzca gözlerini kıstı ve gülümsemeye çalışarak geri dönmek üzereyken Eric'in etrafını saran aç akbabaları gördü. İngiltere'nin en güzel kadınları Eric'in etrafında uçuşuyor ve genç adamın pes edip onlara teslim olacağı anı kolluyorlardı. Bella buna asla izin vermeyecekti, elbisesi ayaklarına kadar inse de Eric'i kurtaracaktı. Bu onun en kutsal görevlerinden biriydi çünkü söz konusu olan sevdiği adamın can güvenliğiydi.
Bella o an kralın ona seslendiğini bile duymadı ve elinde bir kılıç varmış gibi havaya kaldırdığı elleriyle Eric'i saran kadınlara yaklaştı. Öksürerek kadınların dikkatini çekmeye çalıştı. Bunu yaparken zorlanarak kızarmaya, terlemeye başladı. Eric'in gülen yüzüyle karşılaştığında hırladığını fark etmedi. Ondan uzaklaşmaya başlayan insanlar ve sessizleşen koca avlu yapacaklarını engelleyebilecek güçte değildi.
Kadınlardan biri siyah saçlarını geriye doğru savurarak Eric'e yapıştırdığı bedenini Bella'ya çevirdi ve gülümseyerek konuşmaya başladı. Bella, kadının hiç kimseden utanmadığını veya korkmadığını anlamış oldu. En az onun kadar utanmaz ve cesur olduğunu göstermek isteyerek ellerini sakince iki yanına indirerek etrafına tutku dolu güzel gözleriyle baktığında tüm erkeklerin derin bir ah çekmesi üzerine içi büyük bir şevkle doldu.
"Bir sorun mu var leydi Bella?" dedi Leydi Elenor ve gözleriyle etrafında duran kadınlardan destek almaya çalıştı. Ama Bella bu oyuna daha fazla izin vermeyerek işaret parmağını Elenor'a doğru kaldırdı.
Sevdiğim adama sokulmak neymiş sana göstereceğim!
"Şey leydim dişinizde bir şey kalmış onu söylemek istemiştim, sizin için bir sorun teşkil edebilir diye düşündüm," dedi ve gülümseyerek, Elenor'un ağzını göstermeye devam etti. Küçük bir kız çocuğu kadar masum görünse de sesinde ve duruşundaki yırtıcı hava Elenor'u ortadan kaldırmak istediğini açıkca belli ediyordu.
�˽�I�
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Historical FictionYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...