-39-

6.5K 426 1
                                    


O da parmaklarımdaki kanı gördükten sonra korkmuş olmalıydı ki 'baba' diyerek bağırmaya başlamıştı bense çoktan korkuyla gözlerimi yummuş hızlı kalp atışlarım arasında huzura kavuşmuştum.

Ölmüştüm.

*

"O çocuğu nerede buldun Eider?"

Eider babasını dinlemiyor, hırıldayarak nefes alan çocuğun hastalanmamasını umarak sıkıntılı dakikalar geçiriyordu. İngiltere'yle savaş içindeydiler ve babasının ufak bir sorumluluğu üstlenemeyecek kadar yorulduğunu ve yıprandığını görebiliyordu. Küçük omuzlarını dikleştirerek hayatta saygı duyduğu ve örnek aldığı tek adamın büyük, yaralı eline tutundu. Her ne kadar zor durumda olduklarını biliyor olsa da yerde yatan yaralı çocuğun yanlarında kalmasını istiyordu. Kendisinden küçük olduğunu düşündüğü sarışın küçük çocuğun kimsesi yoktu. Tıpkı kendisi gibi!

"Sahilin biraz uzağındaydı ve yanında kimse yoktu. Hatta sahilin gerisinde ki ormanda ondan başka hiçbir canlı yoktu. Onu bulduğumda etrafı onlarca kez gözlerimle süzdüm. Görebildiğim tek şey kollarımda duran yaralı bir çocuktu baba," dedi ve bulduğu çocuğun önemsiz olduğunu göstermeye çalıştı. Eider onun kendileri için bir tehdit olmadığını babasının eline inançla tutunarak göstermeye çalışıyordu.

"O buraya gökten inmiş ya da öylece sudan çıkıp gelmiş gibi davranamayız evlat! Bu çocuk mutlaka bir yere ait olmalı," dedi Lord Hector ve beyaz sakallarının ucunu çekiştirerek elini oğlunun elinden çekti. Savaş onlar için oldukça kötü gidiyordu, ne yiyecekleri kalmıştı ne de savaşacak güçleri ama İngilizlere karşı koymaktan başka çareleri yoktu. Bu karışıklığın içinde ortaya çıkan tuhaf çocuk onun ilgisini çekmeyi başarmıştı. Ama ölü gibi yatan minik bedeni ve Eider'ın anlattıklarından sonra çocuğun hafızasını kaybedecek bir darbe almış olabileceğini düşündü.

"Hiçbir şey hatırlamıyor gibi mi konuşuyordu Eider?"

"Evet baba, çok korkmuştu ve nefes nefeseydi. Sanki bir şeyden kaçıyor gibiydi ama dakikalar sonra arkasından gelen hiç kimse olmadı, onun korkmuş olabileceğini düşündüm. Sorularıma cevap veremedi ve kekeleyerek konuşup sürekli benden kaçmak istedi," dedi Eider küçük çocuğun yaşadıklarını anlatırken, babasından hiçbir şeyi gizlemedi. Ama ufaklığın üstünün ıslak oluşu onu bir ihtimale daha fazla yaklaştırmıştı ve bunu babasına sormak istedi. Ellerini ufak beline koydu kemikli yüzünü önemli bir sorunu çözmek için hazırlanan bir asker gibi gururla yukarı kaldırdı. Onu gizli köşelerinden izleyen askerleri görmezden geldi. Çoğu zaman iri bedeniyle ve etkileyici sesiyle ürpermesine neden olan babasının gücünü ve varlığının etkisini kendi içinde azaltmaya çalıştı.

"Baba o kıyılarımızda batan gemilerden kurtulan bir çocuk olabilir," dedi Eider heyecanla ve babasının ilgisini tekrar üstüne çekmeyi başardı. Onlar İngilizlere sadece karadan müdahale ediyor olabilirlerdi ama İngilizler için aynı şey geçerli değildi. Eider onların kanatları olsa üzerlerine doğru uçabileceklerini bile düşünmeye başlamıştı. Yaşına rağmen çok fazla kan ve acı görmüştü. İnsanların güç ve toprak uğruna yapamayacağı şey yoktu.

"Bu olasılık bir bakıma doğru olabilir Eider, dün sabah saatlerinde kuzey kıyılarımız da batan yeşil bayraklı bir gemi görüldü, yılanın hangi İngiliz lordunu temsil ettiğini hatırlayamıyorum," dedi Lord Hector ve Eider'ın heyecanla eteklerine yapışması üzerine aylar sonra ilk kez gülümsedi.

"Kıyılarımıza nasıl bu kadar çok yakınlaşmış olabilirler baba? Bu kadar çok yakınlaşmalarına rağmen neden topraklarımıza çıkartma yapmadılar?"

Lord Hector sabırla oğlunu dinledi. Ve yerde titreyen çocuğun yanına diz çökerek ufaklığın ateşini kontrol etti. Dokunduğu minik bedenin o sıcaklıkla alev almamış olduğuna şaşırdı, hızlı hareketlerle atının sırtındaki heybeleri karıştırıp başka kuru kumaş bulup bulamayacağına baktı. Ardında dolaşan oğlunun merakını da gidermeyi ihmal etmemişti.

"Gözcüler geminin içinde bir iç karışıklık çıktığını görmüşler yani onları bizim öldürmemize gerek kalmadan birbirlerinin boğazlarını kesmişler ama bu ufaklığın oradan nasıl sağ çıktığını anlamıyorum," dedi Lord Hector ve ufaklığın çıplak bedenini kurulayarak onu yeni kuru kumaşlara sardı. Eider yerde yatan çocuğun titrediğini ve sayıkladığını o an fark edebildi. Kendini babasının konuşmasına kaptırmış ve dünyadan kopmuştu.

"Birbirlerini öldürmüş olabilirler ama gemi nasıl battı baba?"dedi ve tırnaklarını ısırarak yere eğilip ufaklığın başını sol bacağının üstüne koyup ona hafifçe sarıldı, bunu gören Hector onun iyi yüreği karşısında gururla gülümsedi. Eider iyi bir lider olacaktı. Merhametli ve adaletli.

"Gemi büyük taşların gizli olduğu kıyılarımıza girerken büyük yaralar almış ve o karmaşada son noktaları olmuş Eider, şimdi bunları bir kenara bırak ve onu yaşatmaya çalış. Onun nereden geldiğini ve kim olduğunu öğrenmek zorundayız!"

"Baba o daha çok küçük!"

Hector başını iki yana sallayarak sırtını oğluna döndü ve savaş için yaptığı hazırlıklarını kontrol edecekti. Askerlerinin yanına giderken attığı her adımdan emindi ama ardında bıraktığı iki minik beden sorumluluklarını biraz daha arttırıyordu. Savaş onların hayatlarının bir gerçeği olsa da Hector çocukların ve kadınların böylesine yıkıcı ve acımasız bir karmaşanın içinde kalmasını istemiyordu. Eider'in ise ufak yaşına rağmen kılıçların ve okların arasında büyüyor oluşuna alışamamıştı. Gözlerini kapadı, yumruk yaptığı ellerini gevşeterek konuşmaya çalıştı. Her İskoç erkeği gibi doğuştan savaşçı olduğunu inandığı oğluna seslendi.

"Bu topraklarda doğan erkek çocukları yürümeye başladıkları anda bir savaşçı olarak kabul edilir evlat!"

Koşuşturup oyunlar oynamasını istediği oğluna başka bir şey diyememişti. Ona yalanlar söylemek yapabileceği en kolay şeyken Hector Eider'i hayatın acımasızlığına hazırlamaya ve alıştırmaya başlamıştı bile. Ölümün olduğu yere, sevgi tohumları ekemezdi. Küçük yaşta büyük savaşlar görmüş olan oğlunun sertleşmeye başlayan yüz çizgilerine, kaybolmaya başlayan çocukluğuna dönüp bakmaya cesaret edemedi... Bir baba olarak ona istediği hayatı sunamamış olmanın verdiği utançla yürümeye çalıştı.

*.

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin