-64-

5.1K 386 0
                                    


"Her şey yoluna girdi lordum, artık bu topraklarda bizde huzur bulacağız," dedi Harold ve Ferdor'un dudaklarından dökülecek kelimeleri bekledi.

"Tabii kral gittiğinde," dediğinde ise hepsi kahkaha atmaya başlamıştı. Julie gözlerini ayırmakta zorlandığı yaşlı adama biraz daha yaklaştı.

"Siz gerçekten balodaki adamsınız," dedi. Julie geçmişi hatırlayan aklını tutup öpücüklere boğmak istiyordu ama ona hatırlamadığını belli eden boş gözlerle bakan adama bir şey diyemiyordu.

"Anlayamadım leydim," dedi Lord Ferdor.

Harold gülerek karısını geri çekti ve onun kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra gitmesine müsaade etti.

"Size her şeyi ben anlatacağım lordum, adamlarım size yardımcı olacak şimdi gidin ve biraz dinlenin bu zaman zarfı içinde kraldanda kurtulmuş oluruz," dedi, Bella ve Eric'in birbirlerine kavuşacakları anıda hesaba katarak. Heyalof'da atıyla yanından ayrılmak üzereyken Harold genç kadının kolunu tekrar tuttu.

"Ian nerde!"

"Bana bağıramazsınız lordum!"

"Ian nerde dedim!"

"O... O geride kaldı. Lord Ferdor'u ilk gördüğümde ona güvenmedim ve Ian'ı geride; kendimizi güvenceye almak için bıraktım," dedi Heyalof kaçırmaya çalıştığı gözleri ardından ama Harold buna kanmayacak kadar çok şey yaşamıştı.

"Ne olduğunu anlatacak mısın Heyalof?"

"Orada eski sevgilisiyle ve geçmişiyle karşılaştı, ansızın başlayan aşkımızda böylelikle bitmiş oldu... Hani güneş çıkınca birden ısınır sonra esen rüzgârla beraber üşürsünüz ya lordum işte tam olarak bunu yaşadık bizde... Birbirimizden uzak kalmak en iyisi olacaktı ve öylede yapmaya karar verdik. Lord Ferdor topraklarına döndüğünde o da geri gelecek ve sonrasına siz karar vereceksiniz biz sadece birer askeriz lordum!"

Harold Heyalof'un kolunu bırakarak ellerini arkasında birleştirdi ve kıstığı gözleriyle onu izlemeye devam etti.

"Onu seviyor musun Heyalof?"

Heyalof atının yeleleri arasına yüzünü sakladı ve titreyen sesine engel olamadı.

"Onu seviyordum lordum..."

"Sanki her şey bitmiş gibi konuşuyorsun."

Heyalof ıslak yanaklarıyla Harold'a yaklaştı.

"Çünkü her şey bitti lordum. Yalanın olduğu yerde aşkta olmaz, sevgide olmaz!"

*

Bella içeride beş askerle beraber oturuyordu ve yan odada tuttukları adamları öldürmemek için kendilerince bahaneler arayarak geçiriyorlardı dakikalarını ama kaşınan elleri ve gözlerini daha bir güzel görünün kılıçları bu konuda onları hiç yardımcı olmuyordu.

"Leydim hiç olmazsa birini öldürelim!"

"Hayır Casper bunu yapmayacağız, biz katil değiliz, onların aksine," dedi ve hançerlerini elinde döndürmeye küçük salonun içinde dolaşmaya devam etti.

"Bir ihtiyaçları varmıymış, sordunuz mu?"

"Leydim onları bir gündür burada tutuyoruz ve bence bir gün aç susuz durabilirler," dedi Olew gülerek. Diğer adamlarda onlara katıldığında hepsi evi sallayan kahkahalarını özgür bıraktılar.

"Lord Harold'a plandan vazgeçtiğimizi söyledin değil mi? Onu tehlikeye atmak istemiyorum," dedi Bella ve Olew'ın önünde durdu.

"Söyledim leydim şu an kralla konuşuyor olmalılar sabırlı olmalıyız," dedi ve çalan kapının ani sesiyle irkildi genç adam. Kulağına dolan kadın çığlığı içini yarıp açarken birinin kapıyı açmasını umut etti.

Önünden kaybolup giden leydisinin peşinden gitti hızla, ses her ne kadar kötü olsa da Eric'in emanetini riske atamazdı. Açılan kapı ve yere yığılıp birbirine sıkıca sarılan kadınları ağlayışını izledi. Arkasında toplanan dört adamınında bakışları ona eklendiğinde şaşıranın sadece kendisi olmadığını fark etti.

"Bella kral bize inandı, Eric'i alabileceğini söyledi. Ama hainleri vermen karşılığında," dedi ve ona tekrar sarılıp kapının önündeki çimlerin arasında yuvarlanmaya devam ettiler. Julie'nın evi bulması zor olmuştu. Quer topraklarının dışında kalan yapı dışarıdan yıkık dökük görünsede büyüklüğüyle göz dolduruyordu. Harold'ın iki askerinin eşliğinde bulduğu evin kapısını çalmakta tereddüt dahi etmemişti.

Bella mutluluğunu paylaşan arkadaşına sıkıca sarıldı ve ayağa kalkarak ondan ayrıldı. Askerlerine döndü akan yaşlarının elverdiği ölçüde konuşmaya çalıştı.

"O adamları krala götürün," dedi ve Julie'nın yanağına sıcak bir öpücük kondurdu.

"Julie sana bir şey söylemek istiyorum," dedi Bella mutluluktan havalara uçmak üzere olduğu sırada. Julie'da elleriyle yüzünü sildi ve arkadaşının ona uzattığı ellerine baktı.

"Sizi anlatan efsanelerde senin kekelediğine dair şeyler duymuştum, bu doğru mu?" dedi ve arkadaşının kocaman açılan gözlerine bakarken. Julie'yı üzdüğünü düşünerek üzüldü ve ona sıkıca sarıldı ama omzunda kıkırdayan güzel kadına bakmak için geri çekildiğinde rahatlar gibi oldu.

"Evet, konuşmakta zorluk çekiyordum ama şimdi senin sayende iyileştiğimi fark ettim. Bunu düşünecek ve fark edecek zamanım bile olmamıştı Bella, teşekkür ederim," dedi Bella'ya bir kez daha sarılırken. Onları izleyen askerlerin göz hapsindeydiler. Julie hepsine gülümseyerek baktığında genç askerlerin utanarak görevlerine koştuğunu gördü.

"Julie bana değil, senin derdine derman, hayatına güzellik saçan adama teşekkür etmelisin," diyerek Julie'yı aşk dolu düşüncelerle bıraktı Bella.

n

Hadi  Kalbim Yeniden Sev  (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin