7. BÖLÜM
"Aşk cehennem gibi yanan kalbime girdiğinde onu durduramamıştım. Bu tuhaf duygu beni bir toz taneciği gibi oradan oraya savururken sadece boyun eğmiştim. Bu bir mucize gibiydi. Beni kalbinin küçük odalarında saklamak isteyen kadınım karşımdaydı ve etrafımı saran tüm kadınları öldürmek istiyordu. Hayatı boyunca sevilmemiş olan kalbim bedenimden çıkıp koşmak üzereydi...
Lord Eric McVerht'in Not Defteri
*
Heyalof & Ian
Harold Dean Godwinson & Julie Crosfeld
"Yemin ederim atın kemikleri bana, benim kemiklerim ata geçti!" Heyalof'un bitmek bilmeyen yakarışları, suratından eksik etmediği memnuniyetsizliğiyle Ian geçirdikleri her saniyeden büyük keyif almış, yol boyunca kahkaha atmıştı. Hatta çoğu zaman atını durdurup soluklanmak zorunda kalmış ve bunun sonucunda karşısında daha da çıldırmış bir kadın bulmuştu.
"Altında eyer varken bu nasıl mümkün olabilir Heyalof!"
"Eyer bile eridi artık altımda Ian! Kaç gündür yoldayız? Bir noktadan sonra saymayı bıraktım çünkü!"
Ian onun isyankâr sözleri ve kulaklarını tırmalayan sesine aldırış etmeden atını en yakınındaki ağaca bağladı ve etrafına bakındıktan sonra tutunduğu ağaca tırmanmaya başladı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun!"
"Senin sesini duyamayacağım ve yüzünü göremeyeceğim en yüksek tepeye çıkıyorum," dedi Ian, Heyalof'a bakmadan. Heyalof onun kendisiyle alay ettiğini biliyordu ama yine de kesilen nefesi ve acıyla sıkışan kalbi Ian'dan bu sözleri duymak istememiş gibi acıyla sıkıştı. Ian atından inerek durgun bir şekilde boş boş önüne bakan Heyelof'a baktığında bir şeylerin ters gittiğini anlayarak ona seslenme ihtiyacı duydu.
"Neyin var kadın? Neden tırnaklarını çıkarıp ruhumu parçalamaya başlamadın bunu benden uzakta olsan da başarabilirsin!"
Parçalanmış bir ruhu tekrar parçalamanın bir âlemi yoktur Ian. Ne seninle ne de başka bir adamın ruhuyla bundan sonra işim olmaz!
"Bir şeyim yok! İşini yap ve in o ağaçtan, bir an önce leydi Julie ve lord Harold'ı bulalım hava kararmaya başlamışken onlara nasıl ulaşacağımızda büyük bir sorun ama her şeyi bilen Ian'ın eminim buna da bir cevabı vardır," dedi Heyalof aklını görevine ve onun zorluklarına vermeye çalışırken. Tüm öfkesini böylelikle Ian'a yansıtabilecek, ona ettiği sözlerin intikamını farklı yollardan alacaktı. Ian ise onun içinde kopan fırtınanın farkında bile değildi. Durumu yüzünden isyana sürüklenen kadın birkaç dakika içinde görevine âşık oluvermiş ve onu küçük gören sözler eder olmuştu. Bir kadını çözemeyecek kadar yorgun ve halsiz olan bedeniyle, ruhu ona bunu umursamaması gerektiğini söylerken ayakları onu hızla ağaçtan aşağıya çektiğinde kendisini Heyalof'un önünde buldu.
"Derdin ne senin!"
"Tek derdim burnumun dibinde duruyor olman Ian!"
"İçinde olmak isterken burnunun dibinde duruyor olmama şaşırıyor olmalısın!"
Ian kasıklarına inen tekmenin etkisiyle tüm İngiltere'yi titretecek bir haykırış kopardı. Daha önce ona bu şekilde vurmaya cesaret edebilecek kimse olmamıştı ama her şeyin bir ilki vardı değil mi! Bacaklarının arasını tuttu ve az önce tırmandığı ağaca yaslanıp sulanan gözlerini kapayarak Tanrı'dan yardım diledi. En büyük hazinesi acıyla uyuşup kalbine keskin dokunuşlar yolluyordu. Adeta Ian'a 'ben ölüyorum' diyordu, Ian onun elleri arasında öldüğüne inanmak üzereydi. Öfkesi ve acısı birbirine karışıp onu ateşlemeye başladığında acısı yerini aklına gelen kusursuz ölüm sahnelerine bırakmıştı. Heyalof'u türlü türlü şekillerde öldürüyor ve buna doyamıyormuş gibi ona tekrar saldırıyordu. Dişlerini birbirine bastırıp ağacın kalın gövdesine tutunarak ayağa kalktığında Heyalof'la burun buruna geldi.
"Atına bin ve benden olabildiğince uzağa git. Atını düz sürdüğünde önüne çıkacaklar! Git Heyalof, hemen git," dedi gözlerini Heyalof'un gözlerinden ayırmadan. Ve gördüğü şey kasıklarına bir diz darbesinin daha inmesine neden oldu. Pişmandı ve onun için büyük bir üzüntü duyuyordu. Ama Ian bundan sonra ona nasıl davranması gerektiğine çoktan karar vermişti. Sert mi oynamak istiyordu o zaman o da sert oynayacaktı.
"İyi misin Ian!"
Ian yere eğdiği başını aniden kaldırıp tekrar ona baktığında bu sefer kendisini gerçekten hazır hissetti. Acımasız ve kötü bir adam mı istiyordu. İşte tamda o olacaktı.
"Defol git dedim sana Heyalof! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim!"
Heyalof elini ağzına götürdü ve hıçkırığını bastırmak isterken arkasını dönüp atına koştu. Ian onun arkasından ağrıyan erkekliğini, arzu ve acıyla sayıklayışına küfürler yağdırarak atına bu acıyla nasıl bineceğini düşünmeye başladı.
"Özür dilerim dostum, sen çok daha güzel yerleri hak ediyorsun ama bugünkü eziyetin henüz bitmiş değil..." diyerek atının sert eyerine düşmanına bakarmış gibi baktı. Ve başka çaresi olmadığını bilerek atına bindi.
*
Julie onlara doğru yaklaşan nal seslerini duyduğunda endişeyle Harold'a döndü. Ama kocası her zamanki kibriyle ona değil başka bir yere gülümseyerek bakıyor, içinde bulundukları durumu umursamıyordu.
"Gözlerinle bana küfür etmeyi nasıl başarıyorsun kadın!"
"Seninle evlendiğim günden beri bu konuda ustalaştımHarold!"ensi�Ƚ�EKH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Historical FictionYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...