"Neyiniz var Leydi Bella?" derken genç kadının minik bedeni üstünde ellerini korkuyla gezdiriyor ve kadının titreyen dudaklarının arasından dökülen parça parça sözleri bir araya toplamaya çalışıyordu. Ian'ı da arkasında bulduğunda kendisini güvende hissederek kollarını Bella'ya sardı ve kimseye belli etmeden Ian'ı da çağırarak eğlenen kalabalığın arasından sıyrılarak ilerlemeye çalıştı.
"Lord Carter atından düşmüş ve boynu kırılmış Heyalof!" Bu sözler üzerine nefes almadan birbirlerine bakmışlardı. Şimdi ikisini de büyük bir korku almıştı. Evet, cesur olabilirlerdi ama yine de yaşamak ve hayata dair hayallerini gerçekleştirmek isteyen iki insandı onlar. Bella onların bakışlarındaki yoğunluğun ortasında kalıp boğulacağını düşünürken yanlarına gelen Eric'in gölgesi altında derin bir nefes aldı. Heyalof'un kolları arasından sıyrılarak Eric'in güçlü göğsüne sarıldı. Ona yaşattıklarına rağmen sığınabileceği başka kimsesi yoktu Bella'nın.
"Böyle haber vermeden bir yere gidersen seni kendi ellerimle boğarım kadın!"
"Zaten bana sadece öldürmek için dokunduğunda dayanabileceğini biliyorum Eric, bunu herkesin önünde söylemene gerek yoktu," dedi ve sarıldığı güçlü göğüsten aynı hızla uzaklaştı. Derin düşüncelere dalan Ian ve Heyalof bile onların konuşmalarına şahit olmuş, şaşkınlıkla kalakalmışlardı.
Eric sıktığı dişleri ve iki yanında yumruk yapıp gevşettiği ellerinin verdiği sakinlikle olan biten her şeyi Ian ve Heyalof'a anlatmaya başlayacakken etrafına baktı. Ağaçlar onları her şeyden saklıyordu ama Eric'in sevmediği şeyler arasında kesinlikle karanlık ilk sırada geliyordu çünkü Tanrı kötülüğü daima karanlığın ortasında özgür bırakırdı. Gözlerini gökyüzüne kaldırdı ve dua ederek ilk sözlerinin ağırlığını üstünden attı. Gözleri uzaklaştıkları karmaşaya takılı kaldı. Her şeyi onlar için yaptığını düşünerek yine umut dolu bir amaca sarılmaya çalıştı.
"Bildiğiniz gibi ortada bir ölüm var ve ölen adam bizim kontrol etmemiz gereken isimler arasındaydı," dedi Eric lafı uzatarak, gözleri Ian'ın Heyalof'un elini tutan eline takılıp duruyordu. Heyalof ise heyecandan her an onun üstüne atlayacak ve sorularını nefes almadan sıralayacak gibi görünüyordu ve kesinlikle elini tutan elin farkında değilmiş gibi duruyordu.
"Lordum adam öldüğüne göre göğsünde bir dövme olup olmadığına bakabiliriz!" dedi Heyalof heyecanla. Ortaya koyduğu fikirden öylesine memnundu ki yüzündeki gülümseme tüm dünyayı aydınlatacak güçteydi. Eric onun heyecanına ve savaşma aşkına sahip olduğu eski günlerini hatırlıyordu.
Eric başını olumlu anlamda aşağı yukarı sallayarak önünde duran ellerini beline koymuş olan minik karısına baktı. Mavi gözleri onu alıp başka diyarlara götürürken boğazını temizledi ve o gözlere bakmaya devam ederken düşünüp yaptığı planını onlara anlatmaya başladı.
"Gece yarısını çoktan geçti. Ama içki ve eğlence yüzünden insanlarımız biraz daha ayakta kalacak sonrasında herkes bir köşede uyuyacak, topraklarımız huzurlu bir sessizliğe bürünecektir," dedi Eric ve onun bu konuşmasından sıkılan Ian sorusuyla onun cümlelerini boğazına dizdi.
"Lordum cenazeyle kim ilgilenecek insanların bu olaydan haberi var mı ve ben o adamın gerçekten atından düşerek boynunun kırıldığına inanmıyorum, sizinde bu olasılığı mutlaka düşünmüş olduğunuzu varsayıyorum," dedi Ian parlayan gözlerini Eric'e diktiği sırada. Eric elini havaya kaldırdı ve Ian'ı durdurmaya çalıştı, Tekrar Tanrı'dan yardım dilendikten sonra karşısında duran üç yüzü süzerek dudaklarını ıslattı.
"Bella ve ben sabahın ilk ışıklarıyla kilisede duran cesede bakmak için kimseye görünmeden gideceğiz. Harold ve Julie soylularla ilgileniyorlar, cenazeye dair her şey bir iki saat içinde halledilmiş olur. Biz cesede baktıktan sonra lordun onu almak için gelen adamları tarafından kendi topraklarına götürülecektir yani benim ve Bella'nın bakmak için tek bir şansı olacak," dedi ve ona şaşkınlıkla bakan Bella'ya göz kırparak Ian'a döndü.
"Halkın bu olaydan haberi yok ama tüm soyluların kulağına giden bu haberi zamanla herkes duyacaktır. Harold ve Julie bizim görünen yüzümüz olacak, herkesi bu eğlencelerin ortasında oyalayacaklar, tabii en büyük destekçimiz kral, o yanımızda olduktan sonra bizim için her şey daha kolay olacaktır ama bende senin gibi düşünüyorum Ian ortada baş etmemiz gereken gizli ve güçlü bir düşman var. Bizi her an arkamızdan hançerleyebilecek hain bir düşman," dedi Eric ve Bella'ya uzanıp onu kolunun altına çekti. Bella onun düşünmeden yaptığı korumacı davranışı karşısında utanarak dudağını ısırdı ve yüzünü saklamaya çalıştı ama Ian'ın sorularıyla tekrar dikkatini önlerinde duran can sıkıcı olaya çevirdi.
"Yani Lord Carter atından düşerek boynunu kırmadı öyle değil mi lordum?"
"Kesinlikle atından düşerek boynunu kırmadı Ian, tırnakları arasındaki etler ve mora çalan yüzü onun kendisini güçlü bir koldan kurtarmaya çalıştığını gösteriyor bize," dedi Eric ve onun nasıl ölmüş olabileceğini göstermek için yavaşça Bella'dan uzaklaştı. Güçlü kolu arasına Ian'ı alarak güçlü askeri tek bir hareketle nefes alamayacağı bir pozisyona soktu.
Ian lordunun sıkı kolları arasından kurtulduktan sonra boğazını ovuşturdu ve Heyalof'a döndü.
"Heyalof'un bu işin içinde olmasını istemiyorum lordum," dedi ve Heyalof onun sert ve kararlı sesini duyunca yere yığılacak gibi oldu. Ian onu önemsiyordu. Bu zamana kadar onu hiçbir erkek düşünmemiş ve korumamıştı. Zamanında bir erkeğe âşık olduğunu düşünmüştü ama onunda boş bir çuvaldan farksız olduğunu anladığında kendisini İskoç halkına ve topraklarına adamıştı. Güzelliği ya da kaçıp giden yaşına aldırmadan bugüne kadar herkesten uzak durmuştu ama içinde bulunduğu durum yüzünden kalbi her geçen gün Ian'a ait olduğunu ona fısıldıyordu.
"Hepimiz bu işin içindeyiz Ian, birinin olması ya da olmaması diye bir şey söz konusu olamaz ama seni anlıyorum bundan sonra işleri bölüşeceğiz, artık ben ve Bella'da bu işin içindeyiz," dedi Eric sıktığı çene kasları kırılmak üzereyken, Bella onun öfkesini elle dokunsa hissedebilecekti. Elini uzattı ve Eric'in farkında olmadan yumruk yaptığı eline dokundu.
"Ama lordum o sizin karınız ve siz bu görev için uygun değilsiniz," dedi Ian yutkunarak, gözlerini kırpmıyor ve hareket etmeden öylece duruyordu.
Eric elini tekrar havaya kaldırdı ve yine Ian'ı durdurdu. Artık bu kurt dalaşına bir son vermesi gerekiyordu. Her şeyi açıklığa kavuşturmadığı takdirde Ian ve Heyalof'un sorularıyla karşı karşıya gelecekti.
"Sana sevdiğin kadını ateşe atmanı söylediğimizde hiç tereddüt etmeden bize boyun eğdin, aslında pek de uysal değildin ama sonunda bu durumu kabullendin. Eğer senden bunu isteyebiliyorsam aynısını bende yapabilirim Ian! Şimdi yapmamız gereken tek şey sevdiğimiz kadınların yanında durmak ve onları korumak. Onlar ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar," dedi Eric ve bu sefer Bella'ya uzanmasına gerek kalmamıştı. Güzel karısı ona aşkla bakarak ve her şeyi unutarak boynuna atlamıştı.
"Seni seviyorum Eric! Dünyanın en kötü adamı olsan da seni seviyorum!"
Beni seviyor...
Aslında hep bunu duymak istedin öyle değil mi İngiliz?
/p'ȽH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Fiction HistoriqueYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...