2. BÖLÜM
" Bu zamana kadar neden ölmediğimi şimdi anlıyorum... Eğer ölseydim seninle nasıl karşılaşırdım? Tanrı seni görmem için yaşamama izin vermiş olmalı..."
Lord Eric McVerht'in Not Defteri*
On beş gün sonra...
Çok hızlı koştuğunda düşüp yaralanacağını ve nefessiz kalacağını bilen bir çocuğun tedirginliğiyle yaklaşıyordu aşka... Bir zamanlar aşka koşmuş, düşmüş, acı içinde nefessiz kala kalmıştı. Artık ne koşmak, ne düşmek, ne de nefessiz kalmak istemiyordu. Ölene dek huzur içinde nefes almak, aşktan uzak durmak istiyordu...
Eric karşısında duran surları aştığında neyle karşılaşacağını tahmin edebiliyordu. Günlerdir Leydi Bella'nın topraklarında keşif yapıyorlardı ve kulağına gelen bilgiler hiçte iç açıcı değildi. Zayıf surlar, verimsiz topraklar, çalışmayan ve çalmayı daha doğru bulan gamsız bir halk, isyana meyilli küçük toprak sahipleri ve herkesi korkutan eli silahlı çeteler... Eric kaderinin kara bir kalemle yazıldığına karar verdiğinde atının iplerine asılarak dört bir yanını saran askerlerine seslendi.
"Surların en zayıf noktalarını tespit ettiniz mi?"
"Evet, lordum herkes sizden haber bekliyor."
Eric, 'lordum' unvanına ne zaman alışacağını bilmemesine rağmen bunu duymayı hiç sevmediğini daha ilk günden kabullenmişti. Bu unvan ona çok büyük ve ağır gelse de yanında gelen askerler çoktan onu bir lord olarak kabullenmiş gibi görünüyorlardı. O bir askerden başka bir şey değildi ama bunu askerlerine nasıl söylemesi gerektiğine hâlâ karar verememişti. Ördüğü uzun sarı saçlarını sırtına doğru savurarak yeşil gözlerini askerleri üzerinde gezdirdi, onlara durmaları için bağırdıktan sonra atını çevirerek aklında uçuşan ve toprakların güvenliğini test edebileceği planını askerlerine anlatmaya koyuldu.
"Bir planınız var mı lordum?"
"Buraya onlara İskoçların gücünü hatırlatmak ve onların bize muhtaç olduklarını göstermek için geldik McDuckların ulu kurtları, şimdi herkes gruplar halinde, bulunan en zayıf noktalardan içeri süzülecek, bir savaş istemiyorum! Onları korkutacak ve sonra geri çekileceğiz. Bizim leydi Bella için geldiğimizi öğrendiklerinde kale kapıları önümüzde açılacaktır. O zamana kadar kalenin savunma gücünü ve askerlerinin nasıl karşı koyduğunu görmek istiyorum."
"Onlara, huzurlu bir hayat sürmeleri için saldırıyoruz lordum?"
Eric gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı ve sessizce askerlerini gruplara ayırarak hepsine gidecekleri yolu gösterdi. Herkes gittiğinde yalnız kalmıştı ve her şeyi izleyebilmek için gözüne kestirdiği alçak noktadan surların içine girdi. Bulduğu büyük tepenin üstüne çıkarak askerlerinin kaleyi kuşatmasını izledi. Halkın kulaklarını yırtan çığlıkları ve askerlerinin kahkahaları birbirine karışmıştı. Eric bu dayanılmaz görüntüye ve seslere tahammül edemediği sırada elini havaya kaldırdı ve bir kurt gibi uluyarak herkese durması için işaret verdi ama ters giden bir şey vardı. Kale kapısı açılmış, siyah uçuş uçuş elbisesi içinde sarı saçlı bir kadın elinde kılıcıyla askerlerinin üstüne doğru koşmaya başlamıştı. Çığlıkları ve hakaretleri Eric'in kahkaha atmasına neden olacaktı ama o an Eric ıslık çalarak tüm askerlerini kaleden uzaklaştırdı ve atının iplerine asılarak ileri atıldı.
Karşında duran hazinenin gözlerini kamaştırmasına izin ver İngiliz...
Ben İngiliz değilim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hadi Kalbim Yeniden Sev (İngiliz Çiçekleri 2. Kitap) *Tamamlandı*
Ficción históricaYaralı bir adam... Güçlü bir adamın yardımına ihtiyacı olan bir leydi... *** Leydi Bella babasından kalan toprakları korumak ve kendisini güvende hissetmek istiyordu ama bunun için yenilmez bir savaşçıya ihtiyacı vardı. *** E...