Sınıfın kapısından içeri girdim ve sıramıza doğru ilerledim. Mert, ellerini ensesinde birleştirmişti ve ayaklarını sıranın üstüne uzatmıştı. Gözleri kapalıydı. Yanına doğru yaklaştım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum.
Gözlerini açtı ve gülümsedi. Hem çok tatlı, hem çok mükemmeldi.
Ayaklarını sıradan indirdi ve "Buraya gel sevgilim!"dedikten sonra beni kendine çekip kucağına oturmamı sağladı.
"Heyy, bu hiç adil değil."diye fısıldadım.Gözlerini bana doğru dikti ve kaşlarını çattı."Ne hiç adil değil, insanların içinde seni yemek istemem mi?"
Başımı onaylarcasına salladım.
Beni çenemden tuttu ve dudaklarını yaklaştırdı. Ağzını araladığında gözlerimi kapattım ve ona izin vermek için dudaklarımı araladım. Güzel ve iştah açıcı nefesini dudaklarımda hissedebiliyordum. Onun beni öpmesini bekliyordum.
Fakat o aniden gülmeye başladı. Gözlerimi açtığımda utancımdan yayılan yanma hissi kulaklarıma kadar yayıldı ve yüzümün kızarmasına sebep oldu."Hahhah, seni yememden şikayetçisin demek?"
"Yaa Mert, gülme!!!"
Mert gülmeye devam ediyordu ve o devam ettikçe utancım katlanarak artıyordu. Yüzümün domates gibi kızardığından emin olabilirdim.
Mert gülmeyi kesti ve çenemi tutup beni gözlerinin içine bakmaya zorladı.
"İşte ben senin bu hallerini seviyorum küçük kız. Sen böyle çok daha güzelsin."Gözlerinin içine baktığımda maviliğinde bile isteye kayboldum. Ona ve maviliğine beni alması için izin vermiştim resmen. Kusursuzluğuna ön ayak olan buz mavisi gözleri benliğimi adeta delip geçiyordu, bunu her yaptığında üzerimde bıraktığı etki aynıydı. Hiç değişmiyordu ve o sanki bana özel yapılmış bir uyuşturucu gibiydi.
"Bana özel yapılmış bir uyuşturucu gibisin Ada."
Düşündüğüm şeyin aynısını, kafamdan geçenleri kelimesi kelimesine söylemişti. Neydi o, beynimin içindeki sözcükleri nasıl görebilmişti? Ya bu çok büyük bir tesadüftü, ya da zihinlerimiz birbirine bağlıydı.
"Sen... sen ne dedin?"dedim gözlerimi kırpıştırarak.
"Sen bana özelsin Ada, sadece benim için ve sadece bana uygun."
"Mert..."
"Evettt arkadaşlar, ders matematik, konu türevler!!!"
Sınıfa aniden matematik hocası girmişti ve sözüm yarıda kalmıştı.
"Çabuk size verdiğim ödevleri açın, şimdi bakıcam. Yapmayanın okul hayatı burda noktalanır söyliyim."Ödev mi? Ben ödev falan yapmamıştım. Mert'e endişeli gözlerle baktım ve "Ben yapmadım Mert, sen yaptın mı?"diye sordum.
"Yaa saçmalama Ada, tabiki yapmadım. Boşver ben hallederim."
"Yaaa Mert nasıl halletcen, baksana herkes yapmış."
"Yaa halledicem diyorum küçük kız, takma kafana."
"Tamam."dememe rağmen hallediceğine ihtimal dahi vermiyordum. Nasıl halledebilirdi ki? Fikret Hoca okulun en kıl hocasıydı.
Mert bana doğru döndü ve "Kravatımı düzeltir misin sevgilim?"dedi.
Gülümsedim ve boynundaki iyice gevşemiş ve aşağıya düşmüş kravatı sıktım. Kusursuz olmuştu ve onu ilk kez kıravatı böyle takarken görmüştüm. Tam anlamıyla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURALSIZ
JugendliteraturAda, 18'ine gireceği gün anne ve babasının ölümüyle sarsılır. Ailesinin ölümü üzerine hayatta kalan tek akrabası olan amcası, onu İstanbul'a götürür. Ada, artık hiç bilmediği yeni bir şehirdedir ve yapayalnızdır. Onu karanlığın pençesinden kurtaran...