26.BÖLÜM:"Siyah"

104K 4.9K 250
                                    



"Kaçma benden küçük kız. Seni ısırmam."dedi arabayı sürmeye devam ederken.

"Emin misin?"dedim tek kaşımı kaldırarak.

Güldü ve yine olmuştu, yine gözlerinde hapsolmuştum.
Gözleri öylesine güzel bakıyorduki ebediyete hapsolmuştum.

"Aferin Kuralsız, beni kendine bağlamayı başardın."diye aniden bağırdım.

Birdenbire yüzünün şekli değişmişti. Yukarı kıvrılan dudakları yavaşça aşağı indi ve gözleri...
Gözleri artık bir başka bakıyordu bana. Sanki... Sanki bir şeyin olmasından korkarsın da korktuğun için o başına gelir ya.
Aynen öyle bakıyordu gözleri bana.
Benimle konuşmak için açtığı camı kapattığında şaşırmıştım. Camı kapatışı bile soğuktu.
Sanki benden uzak durmak istermiş gibi ve sanki ben yayılmasından korktuğu bir virüsmişim gibi.

Camı kapattıktan sonra arabayı geri geri sürmeye başladı.
Ardından arabayı ters tarafa doğru döndürdü ve yürüdüğüm tarafın tersine doğru arabayı hızlıca sürdü.
Benden kaçmıştı ve buna anlam verememiştim.
Gerçekten aklım almıyordu.
Onu anlamam öylesine zorlaşmıştı ki...



Okula vardığımda herşey aynı görünüyordu. Gerçi iki günde neyin değişmesini düşünüyordum ki.
Sınıfıma ilerledim ve yerime, pencere kenarına oturdum.
Mert gelmemişti, benden uzak durmaya çalıştığını seziyordum.
O cümleden sonra bana karşı tutumu değişmişti.
'Beni kendine bağlamayı başardın.'
Ne sanıyordu ki, bana davrandığı gibi herhangi bir kıza davransaydı o kız çoktan ona aşık olmuştu.


İlk ders bittikten sonra Eylül yanıma geldi ve dün gece söz verdiğim gibi ona bütün olanları anlatmamı istedi.
Hepsini...

Eylül'e Mert'le aramızda geçen herşeyi, o dağ evini, hazırladığı kahvaltıyı, Kuralsız'ların sınavını, bugün okula gelirken olanları,herşeyi anlattım.

"Yok artık Ada, neden dün anlatmıyorsun bunları? Dün benim içim içimi yedi haberin varmı canım!"

"Bilmiyorum Eylül, kafam gerçekten çok karışık."

"Haklısın tabii, bugünkü davranışı çok normal olmamış. Yerinde olsam bende afallardım."

"Canım izin verirsen biraz yalnız dolaşmak istiyorum. Sakın beni yanlış anlama, biraz yalnız kalıp kafamı toplamaya ihtiyacım var."

"Yok canım, neden yanlış anlıyım. Kafana göre takıl."dedi ve ardından gülümsedi.

Bende ona gülümsedim. Onunla konuşmak ve içimdekileri biriyle paylaşmak beni rahatlatmıştı.
İçimden Eylül'e teşekkür ederek okulun bahçesine bitişik olan koruluğa doğru ilerlemeye başladım.

Koruluk boştu ve ortada kimse gözükmüyordu.
Yaprakları geniş bir çınarın yanına gittim ve altındaki banka oturdum.
Ders bedendi, yani boş ders. İstediğim şeyi yapmakta özgürdüm.
Bende çantamın içinden çizgili bir defter çıkarıp karalama yapmaya başladım. Son zamanlarda karakaleme olan merakım gittikçe artıyordu.

Aklıma gelen ilk şeyi deftere karalamaya başladım.
Yaklaşık yarım saat boyunca karakalem yaptıktan sonra eserime daha iyi bakabilmek için kendimden uzaklaştırdım. Güzel bir güvercindi fakat gözlerinde bir tuhaflık olduğunu sezdim. Bir değişik bakıyordu.
Yaptığım hatayı düzeltmek için kalemimi ters çevirip arkasındaki silgiyle kuşun gözünü silmeye başladım.

Tam o anda önümde birinin dikildiğini hissettim.
Hemen ardından önümdeki kişi bana seslenmişti.

"Heyyyy, Mert'in oyuncağı!"

Başımı sesin sahibinin olduğu yöne, yukarıya çevirdim.
Karşımdaki Enes'ti. Nam-ı diğer "Siyah".
İlk soru; Neden bana böyle sesleniyordu?
İkinci soru; Burada ne işi vardı?

Onu karşımda görünce fazlasıyla şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Kaslı kollarında Mert kadar olmasada eser sayılabilecek bir sürü dövme vardı. Üstüne geçirdiği ince beyaz tişörtü göğsünün üstünde bulunan dövmelerin sergilenmesini sağlıyordu ve omuzlarına attığı kalın siyah kaban görünümünü birazcık ürkütücü hale getirmişti.
Uzun boyu ve geniş omuzlarıyla üzerime düşen güneşi kesiyordu.

"Güneşimi kesiyorsun, adın siyah ya da karanlık her neyse!"dedim atarlı bir şekilde.

Tepkimin üzerine dudaklarını büzdü ve "Heyyy, oyuncakların sinirlenebildiğini bilmiyordum."dedi.

Açıkçası sinirlenmiştim ve "Bana oyuncak demeyi keser misin artık?"diye carladım. Ardından da ekledim.
"Ben onun oyuncağı falan değilim."

Gözlerini kısarak bana baktı ve "Emin misin?"dedi dalga geçer gibi.

"Evet, eminim. Ben onun hiçbir şeyi değilim!!!"

Sözlerimden sonra bana bakışları ciddileşti ve ardından yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
Gözleri puslu ve karanlık gözüküyordu.

"Öyle olmasına sevindim."dedi.

"Neden, öyle ya da değil seni ne ilgilendirir ki?"

"Haklısın, beni ilgilendirmez. Fakat Mert yüzünden acı çekenleri gördüm ve senin de onlardan biri olmanı istememiştim."

"Me...Mert yüzünden acı çekenler mi?"

Başını onaylarcasına salladı. Mert'in etrafında dolanan ve onun bir mendil gibi kullanıp attığı kızlardan bahsediyordu.

Konuyu değiştirmek istercesine "Peki, senin burada ne işin var?"dedim.

İşaret parmağını bana doğru salladı ve
"Güzel soru! Ben... ben aslında."

"Sen aslında ne?"diye sordum sabırsızlanmış bir halde.

"Aslında..."

"Evet, dinliyorum!"

"Neyse, yakında öğrenirsin zaten."dedi ve ellerini tekrar ceplerine soktu.

O sırada elimde tuttuğum resmi gördü ve işaret etti.
"Onu sen mi çizdin."

Elimde tuttuğum resme doğru bakışlarımı kaydırdım ve "Ee... evet, ben çizdim."dedim.

Defteri vermem için elini uzattı ve "Bakabilir miyim?"diye sordu.

Defteri ona doğru uzattım ve "Aslında ben sadece karalıyodum, yani öylesine."dedim.

Eliyle susmam için işaret yaptı ve "Yeteneğin olduğu çok açık. Güzel resim! Gözlerini yapmakta zorlanmış olabilir misin?"dedi ve sırıttı.
Ardından ekledi."Normalde başkasının resmine dokunmam fakat bu seferlik resmini düzeltebilir miyim?"

"Aaa evet tabii!"dedim ve kalemi ona doğru uzattım. Kalemi eline aldı ve küçük hamlelerle resme dokunmaya başladı.
Önce kanatlar... ardından bacakları... kuşun gagası... en sonsa gözleri...

Çizmeyi bıraktı ve artık onun eseri sayılabilecek resmi bana doğru uzattı.
Resmi aldığımda gözlerime inanamadım. Başka bir şey olmuştu sanki. Benim tamamen acemi eserim olmaktan çıkmış onun mükemmel eseri olmuştu.
Kanatlarının kenarlarına yaptığı kalem darbeleri şahane gözüküyordu. Sil baştan çizdiği gözleri...
Gözleri muhteşemdi.

"Bu... bu çok güzel olmuş!"dedim hayretler içinde.

Bana baktı ve gülümsedi."Olmayan bir şey düzeltilemezdi. Seninki de güzeldi. Sadece bu tip dokunuşlar resme ahenk katar."dedi ve ayağa kalktı.

"Benim gitmem gerek. Geç kaldım!"
Arkası dönük yürümeye başlamıştı.

"Tamam, resim için teşekkürler."dedim arkasından seslenerek.

Nasıl bu kadar güzel resim çizebilirdi? Osoğuk duruşları, kendinden ödün vermez tavırlarının altında yatan bu yetenek...




yazar: elenaor1
instagram: iremtpuz
snapchat: iremtpuz

KURALSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin