Banyoya gittim ve uzunca bir süre aynadaki bana odaklandım. Yüzüm, sanki eskisi gibi değildi. Aynı çehreye sahiptim fakat bakışlarım ve düşüncelerim o gittiğinden beri çok değişmişti. Her gün onun dönmesini beklemek ve çeneme doğru akan yaşlara engel olamamak... Bunlar, bunlar beni değiştirmişti.Aynadaki bana olan bakışlarımı başka yöne doğru çevirdim. Oradaki yüze daha fazla bakmak mideme kramplar girmesine neden oluyordu.
Cam bardaktan diş fırçamı aldım ve mavi macunu sıktıktan sonra dişlerimi fırçalamaya başladım. İşim bittikten sonra ise ağzımı çalkalayıp tükürdüm. Ardından ensemde yaptığım topuzu açmaya çalıştım. O kadar sıkı tutturmuştumki toka kafa derimi neredeyse delecekti. Tokayı çıkarmanın verdiği rahatlıkla saçlarımı karıştırdım ve banyodan çıktım.
Beyaz yorganımı ucundan kaldırdım ve yatağımın içine girdim. Bunlar, yani uykuya teslimiyetimi beklemek o gittikten sonra korkunç bir hal almaya başlamıştı. Onu düşünmemeye çalışıyordum fakat diğer herşey gibi bunu da beceremiyordum.
Sonunda göz kapaklarım yavaşça ağırlaşmaya başladı. Kendimi uykunun kollarına bırakıyordumki yanı başımdan gelen ses beni yerimde zıplatmaya yetmişti.
Etrafıma göz gezdirdiğimde hiçbir şey yoktu. Yine o kâbuslardan birini görüyor olabilirdim ya da halüsinasyon...
Tekrar yatmaya hazırlanırken onu gördüm. Yanı başımda dikilen kapüşonlu adamı...Tam çığlığı basacakken eliyle ağzımı kapattı ve diğer elinin işaret parmağını dudaklarına götürerek "Şşşşşşşşşşşşşş" diye seslendi.
Öylesine korkmuştum ki kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi hissettim. Dudaklarımın arasından küçük bir çığlık yükselecekti ki avuç içiyle ağzımı kapattı. Ondan kurtulabilmek için var gücümle tekme atıyor, kollarına tırnaklarımı geçiriyordum. Adamdan kurtulamayınca dişlerimi büyük ve nasırlı eline geçirdim.
Isırıktan sonra büyük bir hışımla elini ağzımdan çekti.
"S*ktir. "Korku dolu gözlerle yatağın en ucuna sinmiş, onu izliyordum. Yapılı vücuduna giydiği siyah kapüşon olayı daha da korkutucu hâle getiriyordu.
"Kahretsin, sen nasıl bi kızsın böyle?"
"Ne! Be... ben nasıl bi kız mıyım? Odama pencereden giren yabancı bir adama karşı na... nasıl davranmamı bekliyorsun?"
Gözlerini ovaladığı elinden çekti ve bana bakarak kaşlarını çattı.
"En azından biraz daha kibar olabilirsin.""Ay çok özür dilerim gerçekten. Bir fincan kahve ister misin, ya da çay?"
"Dalga geçmeyi bırak. Buraya seninle sakince konuşmaya geldim. " dedi ve yatağın benden en uzak ucuna oturdu.
"Ne, ne konuşması!"
"Sana bir teklifim var Ada."
"Te... te...teklif mi?"
"Evet, hemde kabul edeceğinden emin olduğum bi teklif. "
Ayağa kalktı ve aramızdaki mesafeyi yarım metreye indirecek şekilde bana yaklaştı.
"Eğer teklifimi kabul edersen Ada, hayallerin gerçek olabilir. Zirveye, en zirveye tırmanabilirsin."Söyledikleri karşısında şaşkına düşmüştüm. Adamın suratına öylece durmuş, aval aval bakıyordum. Sonunda merakıma son verdi.
"Eğer teklifimi kabul edersen New York'taki Juilliard Konservatuarına gideceksin. "Şaşkınlıktan neredeyse küçük dilimi yutuyordum. Kekelemeye başladım.
"Ne... ne...ne dedin? Ama o... orası dünyanın en iyi dans okulu.""Evet, ve sen orda olmayı kesinlikle hak ediyorsun. "
"Sen...sen ciddi misin, yani benimle dalga filan geçmiyorsun öyle değil mi?"
"Hayır canım. Tamamiyle gerçek. Orda olabilir ve hayallerinin teker teker gerçekleşmesini sağlayabilirsin. Tabii eğer teklifimi kabul edersen. "
"Ne... şartın ne?"
Orası benim küçüklüğümden beri hayalini kurduğum şeydi. En büyük isteğimdi. Teklifi ne olursa olsun kabul edeceğimi biliyordum. O okula gitmek için her şeyimi vermeye hazırdım.
"İstediğim şey Ada..."
"Evet!"
"Mert... Onunla tekrar birlikte olmalısın. Ve sana söylediğim her şeyi harfi harfine yerine getirmelisin. Her şeyi ama her şeyi. "
"Mert... be... ben onunla birlikte olamam. Üstelik yavaş yavaş onu unutmaya çalışıyorken. "
"Adaaaa, hadi ama. Juilliard'ı düşün."
Başımı reddedercesine iki yana salladım.
"Ben... ben bunu yapamam. Lütfen benden bunu isteme. ""Hayır Ada, bu tek teklif. Ya kabul edersin ve hayallerini gerçekleştirirsin, ya da Juilliard'a veda edersin. Seçim sana kalmış. "
Başımı dizlerimi sardığım kollarımın arasına gömdüm ve "Hayır... Bunu yapamam."dedim dudaklarımdan çıkan zayıf sese hayret ederek.
"Öyleyse Ada, bu teklifi hiç yapmadım farz et. "
Yabancı adam pencereye doğru yürüdü ve gitmeye hazırlanacakken arkasından bağırdım.
"Dur!!!"
Yüzünü bana doğru çevirdi ve gözlerime umutla baktı.
"Tamam , tamam kabul ediyorum."Gözlerimin içine baktı ve gülümsedi. İlk defa gördüğüm çarpık dişleri ortaya çıkmıştı.
"Öyleyse anlaştık, birkaç gün sonra Juilliard'dan bir e mail alıcaksın. O zamana kadar seni aramamı bekle. " dedi ve pencereden kayboldu.O gece uyuyamadım. Onun odama gelişi, yabancıyla konuşmalarımız, bana yaptığı teklif ve aramızdaki anlaşma bütün gece kafamın içinde bozuk bir plak gibi döndü, durdu. Tekrar ve tekrar.
Juilliard, orası... Orası benim varoluşumdan beri istediğim şeydi. Orası benim yıldız tozum, peri masalımdı.Ertesi sabah uyandığımda her şey değişmişti. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi.
Onunla tekrar yüzleşicektim. Ama bu sefer hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Ben...
Ben sadece işimi yapacaktım.YAZAR: İREM TOPUZ
İNSTAGRAM: iremtpuz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURALSIZ
Ficção AdolescenteAda, 18'ine gireceği gün anne ve babasının ölümüyle sarsılır. Ailesinin ölümü üzerine hayatta kalan tek akrabası olan amcası, onu İstanbul'a götürür. Ada, artık hiç bilmediği yeni bir şehirdedir ve yapayalnızdır. Onu karanlığın pençesinden kurtaran...