Artık her şey yolunda gidiyordu. Hayatımızdaki engebeler ve parazitler bir bir ortadan kalkıyordu. Pelin'i o günden sonra hiç görmemiştim. Ne benimle iletişime geçmeye çalışıyor, ne de birdenbire öylece karşıma çıkıyordu.Hiç bir şey bilmiyordum ama Mert'in ona iyi bir ders verdiğini biliyordum. Ne yaptı, nasıl yaptı en ufak bir fikrim yoktu ama artık hayatımızdan ebediyen çekilmesini ve bir daha karşıma çıkmamasını umuyordum.
Şu an saat akşam 8'di. Yaz olduğu için hava tam anlamıyla kararmamıştı fakat odamın ışıkları açıktı.
Aşağıdan yani salondan amcamla Aras'ın izlediği filmin sesleri geliyordu. Ben de onlarla izlemek isterdim fakat korku filmi izliyorlardı ve hiç kaldıramazdım. Televizyondan gelen korkunç sesler ve amcamların attığı çığlıklar işi daha da negatif yöne sürüklüyordu.
Ben korku filmlerinden nefret ederdim. Ne bileyim çok anlamsız gelirdi bana. İzledikten sonra gece yatağa rahat gidemezdin, karanlıkta tek başına mutfağa ya da tuvalete gidemezdin ve üstüne üstlük izlediğin şey sana bir şey katmazdı. Yani filmin hiç bir yönden bir getirisi olmazdı.
Ben fantastik filmlere tutkundum. Birazda aksiyon. Hiç gitmediğim dünyalara giderdim ve başka başka kapılar çıkardı önüme.
Her neyse, şu an öylece oturmuş, ders çalışıyordum. Yetiştirmem gereken ödevleri bitirmiştim ve şimdi ders çalışıyordum. Konu zordu, anlamam ise imkansız. Keşke bütün sınavlara benim yerime Batu girse diye düşündüm. O bu konularda gerçekten çok iyiydi.
Bir yarım saat kadar önümde duran soruyla cebelleştim. Çok çok zordu bunlar. Hem gencecik insanları deli eder, hem de bir halta yaramazlardı.
Tam da o yarım saatin sonunda sessize aldığım telefonumun ekranı yandı. Bütün dikkatim şimdi ekranı yanıp sönen telefonumdaydı. Elimi uzattım ve telefonu alıp ekrana baktım. Arayan kişi Mert'ti.
Telefonu açtım ve kulağıma yaklaştırdım.
"Alo sevgilim!!!"Mert güldü.
"Demek fazlasıyla istekliyiz.""Neye?"
"Seni alıp götürmeme."
"Nasıl, nasıl yani, nereye?"
"Onu gidince öğrenirsin küçük kız. Şimdi, seni yarım saat sonra kapının önünden alıcam. Hazırlanmak için yaklaşık yarım saatin var!!!"
"Ben... ben ama Mert, saat sekiz buçuk ve sencede bu beni kapının önünden almak için fazla geç bir saat değil mi?"
"O zaman daha ileride alırım sevgilim."dedi ve güldü. Ardından ekledi. "Merak etme Ada, ben amcanla konuşurum."
"Aaaa şey... peki o zaman. Ben hazırlanıyım."
Mert telefonda küçük bir kahkaha patlattıktan sonra "Tamam sevgilim, yarım saat sonra!"dedi.
Telefonu kapattıktan sonra dolabıma yöneldim ve kapaklarını açtım. Ne giyebilirdim ki? Aklıma ilk gelen şeyleri. Kot ve tişört, benim spesifik üniformalarım...
Dolaptan koyu lacivert bir jean aldım ve üstüne beyaz salaş bir tişört. Tişörtte bir kaç küçük delik vardı fakat umursamıyordum çünkü bu Kurarsız'lar için güzeldi. Melis'i binlerce kez böyle yırtık pırtık tişörtlerle görmüştüm ve şimdi benim giymemde hiç bir mahsur yoktu.
Kıyafetleri çabucak üstüme geçirdikten sonra banyoya gittim ve saç düzleştiricimi prize taktım. Saçlarımı birkaç kalın tutama ayırdım ve düzleştiriciyi alıp elime gelen ilk tutamı düzleştirdim. İnce tutamlar halinde yaptığımda daha iyi oluyordu fakat acelem vardı ve bu uğraşılmayacak kadar boş ve gereksiz bir ayrıntıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURALSIZ
Novela JuvenilAda, 18'ine gireceği gün anne ve babasının ölümüyle sarsılır. Ailesinin ölümü üzerine hayatta kalan tek akrabası olan amcası, onu İstanbul'a götürür. Ada, artık hiç bilmediği yeni bir şehirdedir ve yapayalnızdır. Onu karanlığın pençesinden kurtaran...