•14•~Safir Gök~

644 125 42
                                    

<><><><><><><><>

İyi okumalar dilerim.

<><><><><><><><>

~

Bütün gün kütüphanede kaldıktan sonra aldığım kitapları yerine yerleştirip çıktım. Akşam yemeği vakti gelmek üzereydi. Sıkılmıştım, bu yüzden de biraz erken de olsa yemek salonuna gitmeye karar verdim.
Aşağıya indim ve salona girdim.

Salon yeni yeni dolmaya başlamıştı. Erken gelmeme rağmen işlerini erken bitiren Nigrumlar çoktan başlamıştı yemeklerini yemeye.

Onların arasından geçerek salonun başına doğru ilerledim. Biz safkan öğrenciler için ayrılmış masa köşeye, pencerenin altına yerleştirilmişti.
Büyük masaya oturdum. Çok geçmeden yanıma gelen iki görevli melez yemek servisine başlamıştı. Onları beklerken dışarıyı izliyordum. Heva kalkanı yavaş yavaş koyulaşıyordu. Çok geçmeden karanlığa gömülmüş olacaktı.

Melezler gittikten sonra yemeğimi yemeye başladım. Diğerlerini bekleyemeyecek kadar acıkmıştım.

Sarayda yediğim yemekler hayatımda yediklerimin en iyisiydi şüphesiz.
Yetişen bitkiler zaten sınırlıydı. Heva kalkanı güneşi engelliyordu yağmur da yağmıyordu. Yetişen bitkiler de tatsızdı. Ama sarayda yediğim yemekler daha farklı ve lezzetliydi. Bunu anlamamak mümkün değildi, geldiğimden beri iştahım açılmıştı.

Salon kalabalıktı. Saraydaki melezlerin tamamı burada sayılırdı. Heva kalkanının kararmaya başlamasıyla birlikte birkaç asker salondaki ışık kürelerini yakmaya başladı. Salonun sağ ve sol duvarına yerleştirilmiş çok sayıda ışık küresi vardı. Etkinleştirilen ışık küreleri yavaş yavaş salonu aydınlattı. Sandra ve Jason ben etrafa bakınırken içeriye girdiler. Sandra masanın yanına geldiklerinde gülümsedi ve karşıma oturdu. Jason ise masanın sol tarafına oturmuştu.


"Merhaba."

"Merhaba Cora"

İkisi de aynı anda konuştuğunda gülümsedim. Bu hallerine onlar da gülmüşlerdi.

"Merhaba."dedim kısa sürede yüzümdeki gülümseme silinirken.

Melezlerin masaya gelmesiyle sesizleştik. Melez görevliler Sandra ve Jason'a yemek servisi yapmaya başladı. Sandra ve Jason da benim yaptığım gibi etrafı izliyordu bu sırada.

Değişiyormuydum yoksa diye düşünürken buldum kendimi. Gitgide bir safkana dönüşüyordum sanki. Önceden onların ve diğer safkanların melezlere fazla konuşmamasını yadırgardım. Melezler önümde eğildiklerinde rahatsız olurdum. Sandra bile her ne kadar melezlerle de arkadaş olmaya çalışsa da arada diğer safkanlar gibi davranıyordu. Şimdi de yapmıştı. Dikkat etse de bir safkan olarak yetiştiriliyordu uzun zamandır. Ben bu kadar kısa sürede böyle davranmaya başladıysam onun için tam tersi bir tavır sergilemek de zor olmalıydı. Onu yargılayamazdım. Bu ayrımı yapmaya ben de başlamıştım.

Eskisi gibi olmayacaktı hiçbir şey. Kabulleniyordum...yavaş yavaş. Olması gerektiği gibi. Ne yazık ki olması gereken her zaman doğru olan anlamına gelmiyordu. Bu durum da bu sözün tam olarak karşılığı gibiydi.

Melezler gittikten sonra yemeklerini yemeğe başladılar. Ben de tabağımdakileri yemeye devam ettim.

Brian gelmemişti. Onunla konuşmalıydım. Yemekten sonra konuşmayı planlıyordum ama şimdi bu mümkün değildi. Odasını veya şu anda nerede olabileceğini bilmiyordum. Sandra veya Jason'a da sormak doğru gelmiyordu. Yine beklemekten başka yapacak hiçbir şey yoktu. Yarını bekleyecektim.

SURGERE ~ |Renkler Savaşı 1.Kitap| ጀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin