•54• ~Ormandaki Fısıltılar~

213 20 13
                                    


<><><><><><>

İyi okumalar dilerim!

<><><><><><>
________

<><><><><><>________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

________

^

Yemyeşil bitkilerin arasında sıra sıra yükselen ağaçlar heva kalkanından gelen ışığı kesiyordu. Tüm orman az miktarda ışığı barındırıyordu içinde. Arabanın içinden dışarıyı izlerken tek bir yaprağın dahi kıpırdamadığı orman yine de çok güzel görünüyordu.

Sessizlik içinde sakince dışarıyı izlemiştim yol boyunca. Şehirden geçerken nigrumların sert ve aynı zamanda da yorgun olan yüzlerini incelemiş ve içten içe onların içlerini kemiren huzursuzluğu ve umutsuzluğu iliklerime kadar hissetmiştim.

Zaman geçtikçe nigrumlar için hevanın ardında yaşamak zorlaşıyordu. Hevanın ardında güvende sayılırdı nigrum halkı, yani en azından kral Aaron henüz halkına alenen zarar vermiyordu ama hevanın varlığı nigrumları yavaşça tüketen yegane şeydi. Savaşın ardından ihanetin ve büyük kaybın ağırlığı heva kalkanı ile birlikte nigrumların üzerine çökmüş haldeydi.

Her gün aynı şekilde tekrarlanan bir döngüye dönmüş bir hayatı yaşıyordu nigrumlar. Bu durum daha ne kadar devam edecek kimse bilmiyor ve zaman geçtikçe umutsuzluğa kapılıyorlardı.

Heva kalanı yok olsa her şey çözülecek değildi gerçi... Hatta heva yok olduğunda büyük ihtimalle zaten zor olan yaşamımız daha da zorlaşacaktı.

Bu kalkanın ardına bir ihanetle hapsolmuştuk ve bize ihanet eden renkler hala dışarıdaydı.

Bu düşünce beni ürpertirken ağaçların seyrekleşmeye başladığını fark ettim. Ağaçların ardındaki eski ahşap ev tüm heybetiyle yükseliyordu.

Araba safkan Padala'nın yüzlerce Urima kuşu ile birlikte yaşadığı evin önünde durduğunda beklemeden aşşağıya indim. Eve doğru ilerlerken iki asker birkaç adım gerimde beni takip ediyordu. Göz ucuyla Noah'a baktığımda arabanın yanında gözlerini üzerime dikmiş bir halde sertçe bana baktığını gördüm ve hızla önüme döndüm.

Ona olan sinirim geçmişti bile ancak tavrımı yunuşatmamıştım ve bu davranışım onun da bana karşı sinirlenmesine sebep olmuştu. Her ne kadar bana karşı bir söz veya harekette bulunmasa da sinirlendiğini anlayabiliyordum. Onunla sonra konuşacaktım, ikinci bir hata daha yapmaması gerekiyordu.

Gerçi, ikinci bir hata yapmaya fırsatı olmayabilirdi.

Ben kralın oğlunu öldürmüştüm. Nereye kadar kaçabileceğim belirsizdi.

Aklıma birden bire gelen bu düşünceyle evin büyük kapısına sertçe sıkarak yumruk haline gelmiş olan elimle birkaç kere vurdum.

Defalarca kez buraya geldiğimde olduğu gibi kapının geç açılacağını biliyordum. Safkan Padala daima kuşların olduğu kulelerde vakit geçirmeyi tercih ediyordu zira...

SURGERE ~ |Renkler Savaşı 1.Kitap| ጀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin