<><><><><><><>İyi okumalar dilerim.
<><><><><><><>
~
Sırlarımız yaşamımızda bizimle beraberdi. En sıradan sayılan varlığın bile sırları...Sakladığı gerçekleri olabilirdi.
Önceki gün Brian'la konuştuktan sonra rahatlamıştım. Ormanda ne olduğunu öğrenmiştim artık. Sözlerinin gerçek olduğunu varsaydım ve sessiz kaldım açıklamasının ardından.
Sırları vardı. Bundan emindim. Önceden söylediği sözler bunun kanıtıydı.
Ormanda onu yaralı gördüğümden beri aklımdaki düşünce onun bir hain olma ihtimaliydi. Davranışları yüzünden zaten ona güvenmiyordum. Ormanda yaralandıktan sonraki sözleri yüzünden bu düşünceye kapılmıştım. Evet, hala böyle bir ihtimal vardı. Ancak ihtimaldi.
Kurcalamak istemiyordum. Brian eğer onlardan biriyse bu er yada geç anlaşılırdı. Tabi eğer onun hain olduğunu kesinleştikten bir olay yaşarsam bunu gizlemez ve cezalandırılmasını sağlardım.
Şimdilik uzak duracaktım. Eğitimim her şeyden önemliydi benim için.
Ve söylediğim gibi bu bir ihtimaldi. Bana, düşüncem bu olsa bile bir şey yapmam çünkü hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorum demişti. Ve tüm bunlarla birlikte davranışları ve sözleri onu hain yapmıyordu. En azından şimdilik. Uzak dur ve yoluna devam et. Tek yapacağım buydu.
Elimdeki kitabı kapatıp rafa koydum. Eğildim ve aşağıdaki raflara göz gezdirdim.
Safkan Andrew beni yine kütüphaneye göndermişti. Kristalleri kısa sürede öğrenebilmem için kütüphanedeki kitapları okumamı istiyordu.
Raftaki kitapların geri kalanını aradım ancak yine istediğim kitabı bulamamıştım. Kitapların yerleştirilme düzeni gerçekten sinirlerimi bozuyordu. Kim hangi akılla dizmişti bu kitapları diye söyleniyordum bazen. Kitaplar içerik bakımından birbirlerine karışmış haldeydi. Kristallerle ilgili kitapları bulmak için tüm raflara bakmak zorunda kalıyordum. Kitaplar büyü kitapları, sihirli bitkiler ve hayvanlar gibi isimler ve renkler olarak ayrılmıştı. Kristallerle ilgili kitaplar büyü kitaplarıyla aynı bölümdeydi. Şansıma kütüphanede en fazla kitabın bulunduğu bölüm de buydu.
Safkan Andrew bir kitabı bulup okumamı söylemişti. Adının Kızılsihir olduğunu biliyordum yanlızca. Bir türlü bulamıyordum. Gidip safkan Andrew'e sormalıydım. Belkide kitabı başka biri almıştı.Kütüphaneden çıkıp safkan Andrew'in odasına doğru yürümeye başladım. Beşinci katın koridoruna geldiğimde prens Elliot ve prenses Cameron'u gördüm. Merdivenin sonunda safkan Thomas ile konuşuyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda beni farkettiler. Yanlarına geldiğimde eğildim ve tekrar yürümeye başladım.
Prens Elliot'u fons şehrinde birkaç defa görmüştüm. Özellikle karşısına çıkmamaya dikkat ettiğim için fazla karşılaşmamıştık.
Prenses Cameron'u ilk defa bu kadar yakından görmüştüm. Kraliyet ailesinin tüm üyeleri gibi mavi gözlüydü. Babası kral Aaron gibi açık kumral saçları vardı. Prens Elliot ile birbirlerine çok fazla benziyorlardı. Saç renkleri göz renkleri aynıydı ve simaları da benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURGERE ~ |Renkler Savaşı 1.Kitap| ጀ
Fantasia✖ TÜM HAKLARI SAKLIDIR. ✖ 23/06/18 yükseliş #5 11/03/18 fantastik #82 |Renkler Savaşı 1.Kitap| Sonunda her şeyimi kaybedeceğimi bildiğim bir yolda durmadan ilerledim. Büyük bir sırrın peşinden koştum. Birçok düşman vardı etrafımda, pek çok dostumun...