<><><><><><><><><><><>Medyada güzel bir şarkı var.
_sonsuzsiyah_
<><><><><><><><><><><>
~
Son dört saattir kendimi soğuk odaya kapatmış ve odadaki geniş koltuğa oturmuş halde sinir krizimin artçı etkilerinden kurtulmaya çalışıyordum. Kafamı biraz olsun toplayıp yatışınca düşünme yetimi geri kazanmıştım. Safkan Damon beni kışkırtmak için yapıyordu herşeyi.
Ondan nefret etmem için sürekli hakaret ediyordu. Her hareketiyle benim öfkelenmeme neden oluyordu. Endişeliydim. Bunu neden yaptığı hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ve düşünerek de mantıklı bir sonuca ulaşamıyordum. Koltuğun yanındaki koyu renkli ahşap masanın üzerindeki bardağa uzanıp elime aldığım bardaktaki yarım suyun hepsini iki üç yurdumda bitirdim.
İçimdeki öfke ateşinin son deminin de söndüğünü hissediyordum. Artık öfke yerine endişe vardı içimde. O adama karşı savunmasız hissediyordum. Bana zarar verebilecek biriydi. Bunun farkında olduğum içindi bu endişem.
Koltuğun üzerinde uzattığım bacaklarımın üzerinde duran kitaba baktım. Kütüphanede tekrar bulduğum gizemli kitabı buraya getirmiştim. Sarayda bırakmak güvenli gelmemişti. Bulduğum anda Prens Lukas'ı aramıştı gözlerim. Karşıma çıkıp bana hesap sormasından korkmuştum.
Kütüphanede yalnız olduğumu anladığımda kitapla birlikte odama dönmüştüm. Prens Lukas'da olduğunu bildiğim kitabı kütüphanede bulmak, gerçekten oldukça tuhaftı.
Sonraki birkaç saatte de bir şey olmayınca kitabı oraya koyanın Prens olmadığını düşünmeye başlamıştım. İlk önce kitabı prens Elliot'a vermeyi düşünmüştüm. Sonra ise bir türlü bunu yapmak için harekete geçememiştim. Zaten sonra da safkan Andrew'in ölümü kitabı tamamen unutmama neden olmuştu. Kitabı prense vermeyecektim. Hislerim bana bunun yanlış bir fikir olduğunu söylüyordu.
Kendimi bana verilen odaya kapattıktan kısa süre sonra kafamı dağıtmak için kitabı çıkarmış ve incelemeye başlamıştım. Kitabı saatlerdir karıştırmama rağmen içinde yazılanlarda ne bir ip ucu ne de başka bir şey bulamamıştım.
Tek başıma, bu yolla kitabın dilini çözmem mümkün değildi. Belkide yakıp kurtulmalıydım. Bu fikre iyice ısınmaya başlamıştım. Bu kitabın bir sır sakladığı kesindi. Önemli ve belkide tehlikeliydi.
Sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Karnım açtı. Safkan Damon yüzünden kahvaltıdan da olmuştum. Saatlerdir odamda olduğum halde bir gelen de olmamıştı. Sadece askerlerin bulunduğu kulede belirli saatler dışında yemek bulunmadığını fons şehrindeki occultioris kristali mağarasına gittiğimizde öğrenmiştim. Kahvaltı zamanı geçeli saatler oluyordu. Öğle yemeği saatine kadar dayanmalıydım.
Boş karnımı elimle ovusturup kapının yanındaki yatağın başında duran saate baktım. Saat 03:21'i gösteriyordu. Öğle yemeği saati muhtemelen 06:30 sıralarında olmalıydı. Her ne kadar istemesem de vakti geldiğinde dışarıya çıkıp bir şeyler yemek zorundaydım.
Başımı, sırtımı dayadığım koltuk koluna yasladım. Gözlerimi kapattım ve boş karnımın tatsız homurtularını görmezden geldim. Gözlerim kapalı bir şekilde uzanırken kapıya vurulmasıyla yerimden sıçradım birden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURGERE ~ |Renkler Savaşı 1.Kitap| ጀ
خيال (فانتازيا)✖ TÜM HAKLARI SAKLIDIR. ✖ 23/06/18 yükseliş #5 11/03/18 fantastik #82 |Renkler Savaşı 1.Kitap| Sonunda her şeyimi kaybedeceğimi bildiğim bir yolda durmadan ilerledim. Büyük bir sırrın peşinden koştum. Birçok düşman vardı etrafımda, pek çok dostumun...