<><><><><>
İyi okumalar dilerim.<><><><><>
Kraliyet ormanının içinde olmaktan huzur duyduğum o güzel yerine gelmiştim yeniden. Zümrüt şehrinin güzel manzarasını tam karşımda gördüğüm o tepedeydim...
Safkan Padala'dan gizli, gece vakti gelmiştim buraya. Daha doğrusu gizlice kaçmıştım.
Bir daha buraya gelemeyeceğimi hissediyordum. Burada olduğum süre boyunca sanki son kez değil de ilk kez görüyormuş gibi izlemiştim manzarayı. İlk kez doğum günün dışındaki bir vakitte gelmenin verdiği tuhaf bir his vardı üzerimde.
Tepeye varalı bir saat kadar olmuştu, yolu da hesaba katarsam yaklaşık bir buçuk saattir dışarıda yalnızdım.
Tabii arkamda hissettiğim bir hareket ve kısa süre sonra duyduğum adım seslerine kadar yalnız olmasığımı anlayana kadar sürmüştü bu düşüncem.
Yerde bir ağacın gövdesine yaslanarak otururken başımı arkamdaki ağaca yaslayıp gözlerimi kapattım.
"Aslında tüm hata benim." Dedim dürüstçe. "Her ne olduysa yanlış karar verdim, tek düşündüğüm bir sonraki ana kadar hayatta kalmaktı."
"Yanlış bir şey yapmadın." Dedi ve yanıma daha da yaklaşırken ekledi, "Benim aksime."
Kapalı haldeki gözlerimi aralayarak arkama baktım. Birkaç metre uzağımda karanlık yüzünden zar zor görebildiğim Noah'ın karanlıkta bile şehirden yansıyan ışıkla belli olan gözleriyle kesişti gözlerim.
"Gelsene." Dedim sakince ve yeniden önüme döndüm.
Noah gelip yanıma oturdu ve üzerindeki pelerine sıkıca sarıldı. Hevanın kararmasıyla soğuyan hava kendini iyi bir şekilde belli ediyordu ama ben ona göre havanın soğukluğundan daha az etkileniyor gibiydim.
Yanıma oturduktan sonra sessizce manzarayı izlemeye başladı. Ben de bu sırada onu izliyordum.
"Beni takip ettin demek." Dedim küçük bir tebessümle. Sırtımı dayandığım ağacın karanlığa hapsolmuş dalları arasına kaydı gözlerim, karanlıkta ağacın dalları bile zar zor seçiliyordu.
"Safkan Padala gönderdi." Dedi donuk bir sesle.
Safkan Padala'nın yanına geldikten sonra onunla konuşmuştum. Bu sebeptendi bu donukluğu, anlattıklarımla birlikte yüzüne yerleşen pişmanlık yüzüne her baktığımda gözüme çarpıyordu.
"Gittiğimi fark etmemesi için her şeyi yapmıştım." Dedim. Safkan Padala'nın bu yaptığı beni şaşırtmıştı. "Seni de fark etmedim" diye mırıldandım düşüncelerimin arasında.
" Ortaya çıkıp çıkmama konusunda emin olamadım ama..." Geldiğinden beri ilk kez yüzüme baktı. "İyi görünmüyordun. İyi gibisin ama farklı bir şey var. Ayrıca fazla dalgındın, fark etmemene şaşırmadım."
"Biliyor musun? İyiyim..." Dedim kararlı bir şekilde. "Düşünüyordum. Her şeyi ve herkesi en önemlisi de kendimi."
Sözlerim ilgisini çekmiş olacak ki kaşlarını çatarak dinlemeye devam etti.
"Başkalarına göre hareket etmekten yoruldum. Bana yardım etmek isteyenler benden daha iyi bir durumda değil." Duraksadım, tereddüt ettiğim için değildi bu, sadece aklıma yaşadıklarım geliyordu.
"Artık kontrolü ele almanın vakti geldi."
Noah, "Ne yapacaksın?" Diye sordu.
"Sana nasıl olduğunu açıklayamam ama elime bir fırsat geçti. Her ne kadar yolu büyük bir bedelle oluşsa da... Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek ve bundan sonra karşılaşacağım sorunlarda gerek gücüm gerek öğreneceğim diğer her şeyle birlikte karşı koyabilecek hale gelmek ilk önceliğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SURGERE ~ |Renkler Savaşı 1.Kitap| ጀ
Фэнтези✖ TÜM HAKLARI SAKLIDIR. ✖ 23/06/18 yükseliş #5 11/03/18 fantastik #82 |Renkler Savaşı 1.Kitap| Sonunda her şeyimi kaybedeceğimi bildiğim bir yolda durmadan ilerledim. Büyük bir sırrın peşinden koştum. Birçok düşman vardı etrafımda, pek çok dostumun...