•35•~Çığlık Sesleri~

334 76 79
                                    


<><><><><><><><><>

İyi okumalar dilerim.

Bu kez farklı olarak, sizin bana sormak istediğiniz bir şey varmı?
Kitap ile alakalı, alakasız...

_sonsuzsiyah_

<><><><><><><><><>

~


Yanımızda oturan beş safkana duyduğum saygıdan sessizce oturdum. Onlarla sohbet ettim, güldüm. Kalkanla ilgili merak ettiklerimi sordum. Birkaç saatliğine sinirimi bastırarak safkan Damon'u görmezden geldim. Çünkü onun da yaptığı buydu.

Sanki az önce bana hakeret eden o değilmiş gibi gülümsüyor, sohbet arasında benimle konuşuyordu. Sanki öğrencisiyle iyi bir sohbeti olan iyi bir eğitmen gibi gösteriyordu kendini. Benim tavırlarımı görünce üstünde durmamış ve böyle bir üslup takınmıştı. Benim oyunumu oynuyordu. Güzel... Oyun oynamayı ve rol yapmayı gittikçe daha çok sevmeye başlamıştım.

Sohbet sürerken mermer zeminli avludan çan sesi duyulmaya başladı. Başımı odadaki geniş pencereye çevirdim. Daha önce fark etmediğim bakır renkli çan, avluya girişi sağlayan büyük kapının hemen üzerinde duruyordu. Sağa sola ritmik hareketlerle sallanırken çıkardığı ses oldukça tizdi fakat rahatsız etmeyen bir tona sahipti. Odadaki beş safkan da ayağa kalktı. Heva kalkanını aydınlatma vakti gelmişti.

Onlarla konuşurken tüm gece uyumadıklarını öğrenmiştim. Gündüzleri uyuyorlardı. Biz de tüm gece onlarla oturmuştuk. Şimdi gündüz olma vaktiydi. Beş safkan ile birlikte zemin kata indik. İçeriye girdiğim kapı tamamen kapanmış, siyah perdeler sonuna kadar çekilmişti. Askerler ellerindeki ışık küreleriyle perdelerin yanında bulunan küçük kancaları duvara sabitleyip ışığın içeriye girmesini engelliyordu. Tüm zemin kat tek bir odadan oluşuyordu ve durduğum yerden tüm odayı görebiliyordum.

Heyecanla olacakları beklemeye başladım. Heyecanım ve merakım safkan Damon'a duyduğum öfkenin önüne geçmişti. Mor üniformalı askerler işlerini bitirip geniş siyah mermerli merdivenden yukarıya çıkmaya başladılar. Askerlerden biri yukarıya çıkarken elindeki ışık küresini safkan Henry'ye vermişti.

Tek ışık küresi ile görüşüm iyice daralmıştı. Safkan Katherine yanıma geldi. Tam karşıma durdu ve koyu kumral saçların çevrelediği yuvarlak yüzüyle bana baktı. Gözlerindeki bakışı oldukça samimi ve yumuşaktı. Gülümseyen ifadesine aynı şekilde karşılık verirken konuşmaya başladı.

"Gözlerini korumamız gerekiyor genç safkan. Kör olmak istemezsin."derken sözlerinin ürkütücü olmasına rağmen sesi neşeliydi.

Bu sözüne gülerken sadece onun eğlendiği kelimeleri merakımı arttırmıştı. Mırıldanarak yanıtladım onu.

"Elbette."

Ona bakarken somurtkan biri olduğumu düşünmeye başlamıştım. Gülüşü beni rahatsız etmiyordu gerçi Sanırım fazla gülen o değildi, ben hiç gülmüyordum.

Yüzünde eksik olmayan gülümsemesi ile,"Gözlerini benim gözlerimden ayırma. Az sonra gözlerinin içine su doluyormuş gibi hissedeceksin. Korkma ve asla gözlerini kapatma."diye uyardı nazikçe.

Cevap vermeme fırsat vermeden iki eliyle yüzümü kavradı. Dudakları oynamaya başladığında büyü yaptığını anladım. Gözlerimi gözlerine kenetleyerek beklemeye başladım. Birkaç saniyenin ardından aynı söylediği gibi hissetmiştim.

SURGERE ~ |Renkler Savaşı 1.Kitap| ጀHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin