26. "Arkadaş torpili"

790 103 129
                                    

Selamlar, bu bölüm öylesine dırlayacağım.

Bir arkadaşım vardı. Aslında arkadaşım değilmiş. Her şey kendi de kitap yazmaya başladığında patlak verdi. Aslında okuyucum olmasına rağmen, söyle dedi. Sen benim kitabı neden okumuyor?

Okumalı mıydım? Yani watty de böyle bir kural mı vardı? Biri bizim kitabımızı okuyunca, bizde onu okumalıyız.

O zamanlar genç ve cahildim. Utanarak başımı eğdim ve zorla okumaya çalıştım hikayeyi. Ayda bir bölüm veriyor, bekletiyor ve geçen bölümü hatırlamamızı istiyordu. Olmadı tabi ki, zorla güzellik olmaz. Kimsenin de kitabımı bu şekilde okumasını istemem.

Kardeş kardeş karşılıklı olarak dostça kitap okunabilir, sosyalleşilebilir. Ama bu ikinci plandadır. İlki bölüm yazmak. Ne kadar kişi kaç yüz yorum yapsa da bölüm yazmadığınız sürece işe yaramaz.

Şimdi kendinizi okuyucu yerine koyun, hangi tür kitaplar nasıl yazarlar okursunuz? Ben böyle sevmem dediğimizi çoğu zaman kendimiz yapıyoruz. Müşteri velinimettir ona iyi davranmak bölümünü eksik etmemek lazım gelir. Mesela bölüm sonuna Yb nın ne zaman geleceğini yazın. Net bir tarih veremiyorsanız. Gelecek hafta diye belirtin. Devasa olmamak kaydıysa 2 satır not yazın.

Ve arada bir yazdığınız eski bölümleri okuyun. Bana bir kişi şöyle demişti.

Ben yazdığım bölümü okuyamıyorum.

Valla morardım,  mosmor kıpkır oldum bunu duyunca, sen nasıl okuyamamak? Ama herkese beni oku diyor olmak. Başkasının yazdığını okumamaktan bahsetmiyorum, senin kendi yazdığın olmak?

Kendi kendine, kendi yazdığını bile okuyamayalar var. Milyarda bir gerçekleyen extrem bir olay olduğuna inanmak istiyorum bunun. Yoksa durum çok acı... Ya okumanda bir sorun var (okumayan insan yazamazda) ya da kendinin bile okuyamayacağı kadar kötü yazıyorsun.

Bu düzeltilmeyecek bir durum değil, arada bir geçmiş bölümlere göz gezdirin. Bu hem hikayenizin içine girmenizi sağlar, hemde konudan kopmamanızı.

Şimdi hayalimdeki yazarı açıklıyorum.

- Sık sık bölüm veren

- Onu eleştirsem bile iyi karşılık yazan

- Okuyucusunun kıymetini bilen

- Hatalarının farkında olan...

Aslında liste böyle uzat gider, tüm iyi özellikler ondadır. Milyarda bir gelen nadir bir kul gibidir. Bu şekilde keşfedilirdir. Ardından şeytana bağlar tabi. Keşfedildikten sonra ise şöyledir.

- Canı istediğinde bölüm veren

- Eleştirilerin üstünde teğet geçtiği

- Okuyucusuna asla cevap vermeyen

- Hatasız, kusursuz olan.

** En çok yaptığımız hatalardan biri, keşfedilmeden önce milyonluk yazarlar gibi davranmaya başlamak. Tamam özeniyoruz anlıyorum ama watty köprüyü geçene kadar ayıya dayı denilen bir ortam. Acemiler daha başlıyor köprünün ortasında ayılar diye bağırmaya :) Oysa o milyonluk yazarlar ne kadar boncuk, ne kadar minnoş biriydi köprüyü geçene kadar.

...
Çok büyük hayallere sahip olmak bir sorun değildir ama bu hayaller uğruna hiç bir şey yapmadan her şeyin ayağınıza gelmesini beklemek bir sorundur. Hemde baya büyük.

Watty de konuştuğum biri şöyle demişti. Ben kitabım basılsın istiyorum. Milyon okuyucum, tüm ergenler adımı çığlık atacak. Sevgili ... ailem!

Yaa okuyucun yok ki. Ne ara aile oldun?

Milyonluk yazarlar arasında çok moda bu. Binlerce okuyucusu var haykırıyor meydanlara Eyyy ... (Hikayesinin adı) Ailem!

Ne kadar komik gelse de, adamın milyonlarca müriti var. Sana ne oluyor? Bir kaç kişiyi almış etrafına ki onlarda karşılıklı okuyucuları habire ailem aşağı, ailem yukarı. Ailem yat, ailem kalk iki tur at...

Mesela bakın benim okuyucum az, onlar megakentse biz olsak olsak köyüzdür dedim. Kısaca küçük 20 haneli bir köy de yaşıyoruz biz. Gerçekçi olmak gerek ama:

Watty de çoğunluk milyon okunayım popi olayım herkes ayaklarıma kapansın diye yazıyor.

Çok çok çok ender, yazmaktan keyif alan sevdiği için yazan insanlar var. Bizim bu aydınlık tarafta olduğumuzu düşünüyorum. Zaten karanlık tarafta olanlar er geç pes edip watty yi terk ediyor.

Bir ilginç vakayla daha karşılaşmıştım o da çok harika bir kalemi olduğunu düşünen insanlardan biriydi. Kendini watty de yazan 9 yaşında çocukla kıyaslarsa kalemi tabi ki güzeldi, ama kafasını kaldırıp bir etrafa bakınsa anlayacaktı. Anlamadı o da gitti. Gittiğine göre arkasından dedikodusunu yapabiliriz.

Türkiye'nin en genç fantastik yazarı olcam, Jennifer A. Olcam diye dolaşıp durdu buralarda. Ama hiç bir şey yazmadı. Sanırım 5 bölüm yazmıştı. 2si duyuru. Duyuru teması: oy verin okuyun. Kıymetimi bilin.

Bu kişileri anlatıyorum ki, emsal alalım.

Hiç bir şey yazmadığı halde yattığı yerden büyük hayaller kuran, ilk bölümden binlerce okuyucunun koşup gelmesini bekleyen insanlar kaybediyor.  Imkansıza amin diyorlar çünkü. O çöpten hallice dandik kitabın yazari bile 60 bölüm yazmışken,  Emek olmadan yemek olmuyor maalesef...

SAKIN DENEME(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin