Bölüm 8

5.7K 740 2K
                                    


Ayşegül Aldinç-Bir tek gördüğüm

Dinlemenizi tavsiye ederim.

Perdenin açıkta kalan kısmından içeri süzülen gün ışığı yüzüme vurarak uyanmama sebep oldu. Gözlerimi kırpıştırarak etrafıma bakındığımda pencerenin önündeki tekli koltukta uyuyan Ali, gözüme çarptı. Onu görünce 'burada ne işi var?' diye aklımdan geçirirken saniyeler içinde dün olanlar hayal meyal aklıma üşüştü.

"Leyla!.." ismimin kulaklarımda yankılanması, nerede olursa olsun her zaman bana huzur veren o tanıdık mavilikler, sonrasında havalandığımı hissetmem...

Bütün vücudumun titremesine neden olan suyun altındayken 'soğuk' diye çırpınışım, 'hayır o kadar da soğuk değil sana öyle geliyor' diyen Ali'nin hemen ardından sımsıkı sarılan kollarında üşümemin geçmesine sebep olan kalbin ritmindeki sıcaklık...

'Ne!" aklıma gelenle ağzımdan küçük bir çığlık kaçırdım. Ali'nin uyanma ihtimaline karşı refleksle ağzımı kapadım. Neyseki biraz kıpırdansa da uyanmadı. Elimle alnımı yoklayıp ateşimin olmadığına kanaat getirdiğim halde yanaklarımın alev alev yanması gece olanlardan dolayı utanmamdı sanırım. Yattığım yerde hemen üzerimi yokladım. Gecelik yerine giydiğim kıyafetleri incelerken aynı zamanda bunları nasıl giydiğimi hatırlamaya çalıştım. Aklıma gelenler bir yerden sonra koptuğu için hatırlayamadım.

Bir süre boş boş tavanı seyrettikten sonra hala uyumakta olan Ali'ye baktım. Çıplak olup olmadığım gibi saçma sapan düşünceleri kafamdan bir an önce atmalıydım.

"Çıplaklığı çıkar at kafandan, " dedim kendi kendime. Yatakta yan dönüp ellerimi yanağımın altına aldıktan sonra fırsatım varken biraz daha Ali'yi seyrettim. Sabaha kadar burada beni mi beklemişti? Zaten yakışıklı olan yüzü uyurken daha bir yakışıklı görünüyordu. O koltukta hiç rahat değildir, nasıl ağrı sızı içinde uyanacak diye düşünürken diğer olumsuz düşünceleri kafamdan atmak istiyordum.

Zilin sesi bu kısacık anın sonuydu. Sabahın bu vaktinde kimin geldiğini düşünürken ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. İkinci kez çalan zille Ali, huzursuzca kıpırdandı. 'Kalkıp baksam mı?' diye düşünürken Ali'yle şu an için yüzleşecek durumda değildim. Tekrar çalan zilin sesiyle gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım. Bu defa uyunmış olacak ki ayağa kalktığını hissettim. Alnıma değen elle bir an için nefesimi tutsam da gözlerimi açmamak için büyük çaba sarf ediyordum. Önce alnıma sonra yanaklarıma dokundu.

Derin bir oh çekip "Çok şükür, ateşi yok." dedi. Yanımdan uzaklaşan ayak sesleri ve kapanan kapı sesiyle gözlerimi açtım. Benim için endişeleniyordu ve bu durum çok hoşuma gitmişti.

"Nasıl oldu, daha iyi mi?"

"İyi, hala uyuyor." diye konuşan Ali ve Nazmiye Teyze'nin yaklaşan sesleriyle tekrar gözlerimi kapadım.

"Sen de perişan oldun evladım, ben beklerim dedim ısrar ettin olmaz diye."

"Uyudum biraz önemli değil ama işe gitmem gerek. Leyla'yı bırakmak istemesem de mecburum."

"Git oğlum, ben buradayım gözün arkada kalmasın. Al bunlarda kıyafetlerin yıkadım, kuruttum."

"Zahmet oldu. Akşam mutlaka gelirim. Yanından ayrılmazsanız..."

"Merak etme, bir çorba yaparım şimdi, ilaçlarını da içiririm."

"Teşekkür ederim."

Kısa bir sessizlikten sonra Nazmiye Teyze "Sana bir özür borçluyum evladım... Leyla, ilk senden bahsettiğinde yani teyzemin oğluyla sözlüyüm dediğinde yadırgadım. Çocukluğundan beri sizin yanınızda olması ve teyzesine karşı kendini borçlu hissettiği için seninle evleneceğini düşündüm. Yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Leyla'nın senden bahsederken gözlerinin içinin gülmesi, adın her geçtiğinde yüzündeki tebessüm bunun apaçık ispatıydı. Dün gece onun için çırpınışın da senin ona olan sevginin ispatıydı. Siz gerçekten de birbirinizi seviyorsunuz. Sevginiz o kadar güçlü ki... Bilmeden böyle düşündüğüm için hakkını helal et oğlum... Neyse ben gidip çorba yapayım, sen giysilerini değiştir."dedi.

ÇIKMAZ SOKAK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin