6 yıl sonra
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur derler... Gerçekten doğru mu bu söz?
Belki yokluğuna alışırsın ama gerçekten sevdiysen ne sevgisi azalır ne unutursun. Hele ki yarım kaldıysa hikayeniz... Tamamlanamamışsa, koca bir hasret olur yüreğinize çöreklenir. Günden güne yiyip bitirir bu özlem, yine de yaşar, nefes alır, her şey yolundaymış gibi gülücükler saçarsınız etrafınıza...
Gündüzler güzeldir. Güneş batmadığı sürece, bir meşguliyetiniz, hele ki çevrenizde sizi yaşama bağlayan minik kalpler varsa, onların telaşıyla aklınıza bile gelmez.
Ama geceler... Geceler hüznüyle hüküm sürmeye başladığında, başını yastığa koyar koymaz aklına üşüşür anılar. Keşkeler canını acıtır, acıtır da yine de elin kolun bağlı bir şey yapamazsın.
Geçmişimde yaşadığım çoğu şeyden pişmanlığım var. Bir sürü keşkelerim. O keşkelerime de demeseydimlerim. Kemal'le hiç evlenmeseydim... Annemin baskılarına direnebilseydim, hayır diyebilseydim, kendimi düşünseydim bir kez ; o dört sene çektiğim sıkıntıların hiç birini çekmezdim. Hayatımın dört senesi heba olmazdı. Ama o sıkıntıları çekmeseydim, kızım da olmazdı.
Ali ile hiç karşılaşmasaydım, yüreğim belki de hiç bir zaman deli gibi çarpmayacaktı. Aşkın ne olduğunu bilmeden bir ömür geçirecektim. Kalbim acı çekmeyecekti ama o güzel duyguyu da hiç yaşamayacaktım. En önemlisi, oğlum olmayacaktı.
O gün, hastane odasında, Nevin olanları anlatırken elimdeki telefon ekranında son kez sevdiğim adama ağladım. Gözümün yaşını sildikten sonra beşiğinde mışıl mışıl uyuyan oğluma baktım. Gözyaşı dökmem ne olanları değiştirirdi ne de çektiklerime merhem olurdu. İnatla kanatırdı yaramı, kabuk bağlamasına izin vermezdi.
Abim doktorla görüştükten sonra odaya geldiğinde sevgiyle baktı yeğeninin yüzüne. Bu kocaman güzel yüreğe sahip adam, yaşadığı tüm acılara rağmen zor da olsa yaşama tutunmuştu. Yıllar sonra da olsa bir abiye sahip olmak, hele ki bizim için çabalayan bir abiye sahip olmak gibisi yoktu. Bu yüzden çok şanslıyım.
Nevin, yeğenini kucağına almak ister mi diye sorduğunda yüzü aydınlanmıştı. İzin istercesine bana baktığında gülümsedim. Zarar vermekten korkarcasına dikkatlice kucağına aldı. Hiç bir mecburiyeti olmadığı halde bize bunca iyiliği dokunan abime minnet borçluydum. İsterse oğlumun adını koyabileceğini söyledim. Teklifime gülümsese de kabul etmedi.
"Onu dünyaya getiren sensin. Karnında taşıyan, tüm sıkıntılara katlanan yine sensin. Oğluna isim vermeyi benden çok sen hak ediyorsun."
Abimin sözleri karşısında şaşırdım. Kızımın ismi konulurken kimse sormamıştı ne istersin diye. Buna o kadar çok sevindim ki kelimeler yetersiz kalırdı sevincimi ifade etmeye. Oğlumun babasına verilmiş bir sözüm vardı.
"Oğluma iki şehidimin ismini vermek istiyorum abi... Amcası ve dedesinin ismi onunla yaşasın. Onlar gibi gözü pek, yiğit bir vatan evladı olsun. Adı Ömer Asaf olsun."
Altı yıl... Zaman ne çabuk geçiyor değil mi? Daha dün gibiydi yaşananlar. Ömer'imi kucağıma aldığım gün babasını uğurlamıştım hayatımdan. Sadece bir kaç dakikayla görememişti beni. Neden diye hep sordum kendime? Çok sonraları adam akıllı düşünebildiğimde idrak edebildiğim tek şey, belki de bizim için en hayırlısının bu olduğuydu. Karşılaşmamamız gerekliydi.
Bu altı yılda neler mi yaptım? Ömer'im doğduktan sonra bir yılımı o ve ablasına ayırdım. Sadece onlarla ilgilendim. Oğlum yaşını doldurup yürümeye başladığında abimin de desteğiyle üniversite sınavlarına hazırlandım. Lisedeyken öğretmen olmayı isterdim ama artık tercihlerim değişmişti. Çocuklarımla yeterince ilgilenebilmek ve abime işlerinde yardım edebilmek için işletme okudum. Dört yılın sonunda dört ay kadar önce mezun olup diplomamı aldım. Şimdi abimle beraber çalışıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKMAZ SOKAK (Tamamlandı)
Mystery / ThrillerGeçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamayan Leyla ile ölümle defalarca yüzleşmiş ve bu dünyada kendisi için bir hayali olmayan Ali'nin hikayesi... Umutlarını kaybettikl...